Bir sosyal demokrat olarak Obama

Amerikan Başkanı’nın tüm dünyada ilgiyle izlenen yıllık “Ülkenin Durumu” (State of the Union) konuşmasına değinmeden önce birkaç kişisel gözlem aktarmak istiyorum.


Bir kitap çalışması dolayısıyla gittiğim ABD’den önceki gün döndüm.Yarım asırlık bir “Yeni Dünya” tanığı olarak bir buçuk ay süresince çevreyi gözlemlemeye, ne olup bittiğini anlamaya çalıştım.


Bir kelimeyle özetlemek gerekirse, “rahatlamış” bir Amerika buldum. Bunu özellikle 2007 ve 2012’deki izlenimlerimle karşılaştırarak söylüyorum.


Bu ülkede hayattan hoşnutluğun bir numaralı göstergesi benzin fiyatlarıdır, kıdemli bir Amerika gözlemcisi olarak bunu çok iyi bilirim. Benzin fiyatları yükseldikçe suratlar asılır, düştükçe gevşer…


Uçsuz bucaksız bir kıta’da yaşayan Amerikalılar için hayat, biraz da otomobillerde geçen zamandır. Bir zamanlar “tekerlekler üzerinde bir ulus” diye tanımlamışlardı kendilerini. Hala öyledir.


* * *


Bu kez yüzler gülüyordu, çünkü birkaç yıl önce 4 dolar sınırını zorlayan benzinin galonu 2-5 dolara düşmüştü. Bu düşüş kimsenin aklından hayalinden geçen bir şey değildi. Ama işte olmuştu. Niçin ve nasıl olduğunu çoğunluğun anladığını ve bunun pek de umurlarında olduğunu sanmıyorum! Önemli olan cüzdanlarından çıkan ya da orada kalan paraydı.


Bu, Obama’nın da konuşmasında belirttiği üzere, sıradan Amerikalı için yılda 750 dolar tasarruf anlamına geliyordu. Her zaman “cash” ya da nakit sıkıntısı içinde olan, gırtlağına kadar borçlu sıradan Amerikalı için küçümsenecek bir tutar değildi bu.


Makro göstergeler de ekonominin düzelmekte olduğunu gösteriyordu. İşsizlik düşüyor, ev satışları artıyor, üniversiteden mezun olanların sayısı artıyordu. O yüzden, son Kongre seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğramış olmasına rağmen Başkan Obama kendisine son derece güvenli bir sesle şu müjdeyi verebiliyordu:


“Kriz bitti!”


* * *



Benzin fiyatlarındaki düşmeye büyük resim açısından mim koymak gerekiyor. Çünkü bu kez konjonktürel bir dalgalanma değil çok önemli bir yapısal değişiklik de söz konusu: Amerika’nın Ortadoğu’daki petrole bağımlılığı hızla azalıyor! Artık Amerika’nın kendisi dünyanın bir numaralı petrol ve doğal gaz üreticisi. Rüzgar enerjisinde bir numara olduğu gibi, güneş enerjisinde de en önlerde gidiyor.


Amerikan’ın Ortadoğu politikasını çok haklı olarak petrole ühtiyaç perspektifinden bakanların durumu yeniden değerlendirmeleri gerekiyor. Bunların arasında Türkiye’nin de bulunduğunu söylemeye gerek yok!


* * *


Son 30 yıldır Amerika’nın geçirmekte olduğu ve bir tirlü dibi bulunmayan krizin bir “orta sınıf” krizi olduğuna inanılıyordu. Ülkede, özellikle Cumhuriyetçilerin çarpık ekonomi politikaları sonucu gelir uçurumları derinleşmiş, Amerikan orta sınıf güç kaybetmişti.


Obama da, tüm vaatlerine rağmen, bu konuda bir şey yapamamakla, hatta para babalarının yamaklığını yapmakla suçlanmıştı. Kendilerini “sol”da gören Amerikalı arkadaşlarımın çoğu için bir hayalkırıklığı olmuştu, seçilmesi için çok uğraştıkları ilk kara derili Başkan.


Son konuşmasında, adeta eski solcu dostlarına kendisini yeniden kabul ettirme çabası sezdim: Zenginlerden daha fazla vergi, orta sınıfa zam teşviki, bedava üniversiteye gidebilme olanağı…


Obama’nın söyledikleri Avrupa’da olsa ılımlı “sosyal demokrat” bir politikacının sıradan konuşması olarak dinlenebilirdi. Amerikalılar, çok ürktükleri “sosyalizm” kelimesini anımsattığı için, kendilerinden “sosyal demokrat” diye söz etmiyorlar, daha çok “liberal” diyorlar ama, sağcı Cumhuriyetçilerin tezviratı yüzünden o kelimeden bile korkanlar var. Artık kaybedecek bir şeyi kalmayan Obama son zamanlarda tam o makamdan çalıyor.

Amerika’daki büyük çoğunluğa, çalışan insanlara daha rahat ve güvenceli bir hayat, daha adil ve dengeli bir toplum vadediyor.


Cumhuriyetçilerin yasamaya egemen olduğu bir dönemde bu vaatler ne kadar gerçekçi, tartışılabilir ama, kulağa hoş geldiğine şüphe yok. Bizim de hatırlamamızda yarar var: Politikanın bir amacı da toplumları rahatlatmak değil midir?





Önceki ve Sonraki Yazılar