Operasyonun şifrelerini çözelim!..

Türkiye geçmişte de birçok rüşvet ve yolsuzluk operasyonları gördü. Ancak hiçbiri siyasi iktidar üzerinde bu kadar şoke edici sonuçlar yaratmadı. Daha da ilginç olanı, operasyonun -tüm kesimler açısından- daha yapıldığı andan itibaren ‘normal bir yolsuzluk operasyonu’ gibi algılanmamasıydı. İddiaların doğru olabilme ihtimali sonucu değiştirmiyor!
 
O yüzden kimse olaya bir tür ‘Temiz Eller Operasyonu’ olarak bakamadı. Tam tersine, toplumsal algıda ‘Cemaat - Hükümet çekişmesi’nin bir yansıması olarak bakıldı. Bir tür yeni ‘7 Şubat MİT Operasyonu’ gibi göründü. Malum; sonuçta o da hukuksal biçimliydi!
 
Ortalarda “Cemaat’e operasyon olacağı” iddiası dolaşırken, bir tür ‘baskın basanındır’ taktiği ile tam tersi oldu. Hakan Şükür’le start alan hamle; bakanlar, bürokratlar ve işadamlarına yönelik bir boyuta sıçratıldı. Ancak hedefler rastgele seçilmemiş görünüyor.
 
İç içe amaçlı bu operasyonda en önemli yan burası zaten. Görünen o ki, operasyonun üç ayağı var. a) Siyaset b) Bürokrasi c) İş - Finans Dünyası. Şimdi bakalım ve bunları analiz edelim:
 
1)Öncelikle AKP’li bakanların en yakınları alınıyor. Operasyon, üstlerinden ve siyasi iradeden gizli yapılıyor. O kadar ki, polis kendi İçişleri Bakanı Muammer Güler’i de atlatıyor. Böylelikle siyasi irade çevrelenmiş ve baskılanmış oluyor.

2)AKP’yi destekleyen veya AKP’den nemalanan bir kısım bürokrasiye ayar atılıyor. Herkese hadleri bildiriliyor!

3)‘AKP İktidarı’nın en önemli sınıfsal altyapılarından ve sacayaklarından biri sayabileceğimiz inşaat sektörüne tehdit var. AKP eliyle palazlanmış ‘yandaş’ işadamlarına gözdağı veriliyor. “Nemalanma kanallarınızı keseriz” deniyor. Böylelikle, AKP’yi destekleyen iş çevrelerine de korku salınmış oluyor. Bu sayede, AKP / Erdoğan’ın arkasında duran tüm kesimlere de “Hizaya gelin” mesajı veriliyor.

4)En önemlisi; devlet içinde “Halen ben güçlüyüm” mesajı verilmiştir. Arkasında olduğu iddia edilen yapı, bir süredir kaybeder gibi göründüğü psikolojik üstünlüğü yeniden ve misliyle sağlamıştır. “Ben bitmedim”, “Kimse benimle oynayamaz, bunun bedeli vardır” mesajını vermiştir.

5)Hükümetin - Erdoğan’ın kudretinin de kendilerini koruyamayacağı hissettirilmiş oluyor. Açıkça “Başbakanın peşine takıldığınız sürece hiçbiriniz güvende değilsiniz” denilmektedir.

6)Bu yanıyla, olay öncelikle AKP kadrolarına bir psikolojik operasyondur. Kamuoyunda ise “Bunlar rüşvetçidir, yağmacıdır” algısı yaratılmıştır.

7)Siyasi açıdan, hükümet planlanmış bir krize sürüklenmiş ve yıpratılmak istenilmiştir. Nihai hedeflerinin ‘Erdoğansız AKP ve Türkiye’ olduğu görünüyor. Erdoğan’ın önce çevresi kazınıyor.

8)Altınla ilgili iddialar ise, uluslararası boyutu düşündürüyor. Malum, daha önce İran’a ‘Halkbank üzerinden altın ihracatı’ konusunda rahatsızlık dile getirilmişti. Operasyonun bu yanıyla bir ABD-İsrail ortak yapımı olabileceğini akla getiriyor.

9)Para sayma makineleri, kamuya açık alanda herkesin gözü önünde rüşvet görüntüleri, ayakkabı kutularına sığan 4,5 milyon dolar, biraz kurmaca gibi gözüküyor.

10)Bu, artık bir hükümet devirme girişimi manzarası arz etmektedir.
 
Peki bundan sonra ne olacak? Savaş kızışır ve basamak atlarken, operasyon daha yukarılara kadar tırmandırılır mı, önü mü alınır bilemem. Ancak bu sefer de, Erdoğan’ın en yakınlarına dair dedikodular, iddialar dolaşıyor. Birileri gözünü bu kadar karartmış olabilir mi? Gerçekten turpun büyüğü heybededir mi, bilinmez!..
 
Siyaset giderek bir fosseptik çukuruna dönüşürken, artık “Ne olursa hiç şaşırmam” demeli miyim acaba?..

Önceki ve Sonraki Yazılar