Bir tımarhane parodisi olarak Türkiye

Türkiye’nin bir tımarhaneye döndüğünü epeydir yazıyorum.  Artık, o kanıda değilim. Son gelişmelerden sonra fikrimi değiştirdim. Tımarhanelerin bile bir ciddiyeti vardır.  Türkiye’nin yok.

 

Türkiye için bir tımarhane parodisi demek daha doğru olur.

 

“Tımarhane” kelimesini eski anlamında kullanıyorum: “Delilerin” içine atıldığı ama tedavi edilmediği bir çeşit kamp.  Normal hayatta asla olmayacak, ipe sapa gelmeyecek, hiçbir mantığa dayanmayan olayların her an yaşandığı, uçuk şeylerin, deli saçmalarının yüksek sesle söylendiği yer…

 

Akıl hastanelerini tenzih ederim.  Oralar ciddi yerlerdir.  Zaten artık “deli” kelimesi de kullanılmıyor.  Bu alanda tıb çok ilerledi: Bir zamanlar ümitsiz sayılan vak’alar bile yeni ilaç ve yöntemlerle tedavi edilebiliyor.

 

Günümüzde tımarhaneler açık tımarhaneler.. Deliler de dışarda.

 

Onları kimse tedavi etmiyor.  Onlar herkesi hasta etmeye çalışıyorlar.  Korkarım başarıyorlar da…

 

 

                                                                    *

 

Ama, hayır, artık Türkiye’yi tımarhaneye benzetip haksızlık etmeyeceğim.  Çünkü tımarhanelerin bile  bir ciddiyeti vardır.  Oralarda bile kimin neyi yapıp neyi yapmayacağı konusunda beklentiler ve kurallar oluşmuştur.  Filanca “hasta”  kuş olduğunu sanmakta, aradabir uçmaya çalışmaktadır, bu yüzden pencerelere yaklaşılmasına izin vermemek gerekir; falanca hasta ise Hitler olduğu iddasındadır, onu Musevi hastayla aynı koğuşa koymak hata olur, vb. vb.

 

Türkiye artık bu noktayı da geçti.  Kuş olduğunu iddia edenler damlarda dolaşıyor, kendisini Hitler sananlar havra kapısında bekçilik yapıyor.

 

Büyük bir çoğunluk da sanki her şey normalmiş ya da her şey olabilirmiş gibi gündelik yaşamını sürdürüp gidiyor. 

 

Ve korkarım haklılar:  Çünkü gerçekten her şey olabiliyor.

 

                                                                      *

 

Şu havuz gazetelerinin günlerdir tam sayfa birinci sayfadan verdikleri Sümeyye’ye suikast haberi bu inancımı pekiştirdi:  Türkiye işin ciddiyeti açısından artık bir tımarhane parodisidir.

 

Çünkü akıl, mantık ve izan açısından tüm ölçüler aşılmış, sıfır noktasına ulaşılmıştır.

 

Kafasında yarım gram beyin kalmış biri bile gazetelerde yer alan iddiaların iler tutar yanı olmadığını şıppadak anlar.  Umut Oran öyle konuşmaz.  Emre Uslu ile hiç konuşmaz.  Öyle bir iletişimin yapılabilmesi teknik olarak mümkün değildir.  Olsa bile o mesajlar öyle ifade edilmez…

 

Parodi, biliyorsunuz, bir olayın, kitabın, filmin ya da televizyon programının bazı  özelliklerini  abartarak onunla gırgır geçmeyi hedefler.  Orada isterseniz gerçeğin sınırlarını zorlayabilirsiniz.  Cıvıtabilirsiniz.  Herkes güler, ama kimse inanmaz.

 

İnanmasını isterseniz “Salak mısınız siz?” anlamına gelen bakışlarla bakarlar yüzünüze.

 

Soru haklıdır: Salak mısınız siz?  Salak mıyız biz?

 

 

                                                           *

 

Türkiye’nin tımarhane parodisi değil tımarhane olduğu dönemdeki kumpasları ve onunla bağlantılı iddiaları hatırlayınız.

 
Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi davaların avukatları ta en baştan beri  delil olduğu ileri sürülen belgelerde tutarsızlıklar olduğunu söyler, örnekler verirlerdi:  Filanca şirket iddia edilen tarihte henüz kurulmamış bile, falanca yazı fontu o tarihte kullanılmıyor, vb. vb.

 

Delillerin uydurulduğu, en azından bazılarıyla oynandığı belliydi ama belli olan bir şey daha vardı:

 

Bunu yapan kumpasçılar yaptıkları işi ve karşılarındaki kişileri ciddiye almış, ona göre  gerekçeler üretmişlerdi.

 

Bu kez bakıyoruz öyle bir şey yok:  saçmalığı, tutarsızlığı saklamak için özen bile gösterilmemiş.  Belki acemilikten, belki güçlü olmanın kibirinden.

 

İşte bu noktada parodileşmeye geçiliyor.

 

                                                                *

Bu yazı bu noktada bitecekti.  Ama hayır, parodide abartmanın ve akılı zorlamanın sınırı yoktur.

 
Yazıyı yazarken bir de ne göreyim, Cumhurbaşkanı Erdoğan Fuat Avni’ye meydan okumuş, “Delikanlıysa ortaya çıksın!” demiş.

 

Hoppala! Hani Emre Uslu Fuat Avni idi?   Hani tüm suikast komplosu Fuat Avni rolündeki Emre Uslu ile  Umut Oran arasında geçiyordu?  Demek ki,  Fuat Avni’nin kim olduğu bilinmiyormuş!

 

Şimdi biz ne yapacağız?  Kumpasçılara  “Biraz ciddiyet beyler!” mi diyeceğiz?    

Önceki ve Sonraki Yazılar