Süleyman Karan

Süleyman Karan

Birkaç haysiyetli münevver var mıdır?

Bir zamanlar, çevremde bayağı bir mütedeyyin arkadaşım vardı. İyi de adamlardı o zamanlar, uzun bir süredir gördüğüm yok pek çoğunu. Ne yaparlar bir fikrim de yok! Sadece bir zamanlar insan olarak çok değer verdiğim, hayatın zorluklarıyla sınanmış, dediğiyle yaptığı bir, birkaçını merak edip sordum. Onlar bu rezalete ortak olmamışlar onu öğrendim, kendi köşelerine çekilmişler... Belki de kendilerini sorguluyorlardır. Bilemiyorum. Sevindiğim tek şey, kula kul olmayıp münafıklık yapmadıkları... Demek ki doğru tartmışım onları...

Vardılar ama çok azdılar!


Hayalleri olan, gerçekten çok okuyan, dil öğrenen, karşısındaki benim gibi inançsız biri olsa da, dinleyen, takiyye yapmaktan imtina eden insanlardı bunlar... Sanırım 90’ların sonlarında tanışmıştık, bir bölümüyle de askerde rastlaştım. ‘Tezkire’ adlı bir derginin çevresindendiler; Lyotard flana okurlardı, postmodern felsefe, o zamanlar ne gündemdeyse, hepimizi kıskandıracak denli çok okurlardı. Bunların, geleneksel muhafazakar nüfus içinde azınlığın da azınlığı olduğunu AKP’nin iktadar gelmesinden, hele ki son beş yılkı sürecinden teşhis etmek gibi bir aymazlık içinde olmak da bizim ahmaklığımız tabii ki! Zira bu Haliç’in altında hazine olduğunu sanmak kadar abesmiş!

Oligarşik bir komplo

Gelelim Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yapılan darbeye... ‘Saray Darbesi’ deniyor, ama burada küçük bir nüans var, bu darbeyi tek başına cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin planladığını düşünmek saflık olur. Zira, Saray dediğiniz oligarşik bir yapı... İçinde son beş yılda AKP’yi bu noktaya getiren danışmanlar, bu hükümetle Gordiyon Düğümü gibi bağlanmış bir grup şirket, ideolojik olarak belirsiz derin devlet kalıntıları, İhvan yöneticileri, bazı cemaatlar ve insanlık adına kötü addedilecek her tip var! Darbeyi yapan bunlar, zira bir zamanlar ‘Hoca’ dedikleri Ahmet Davutoğlu ile anlaşamayacak kadar batmışlar. Yani başbakanın ağzından ‘şeffaflık’ gibi bir kelime duydular mı elektrik çarpmış gibi oluyorlar. Olmazlar mı, bu kadar yolsuzluk, sadece ülke sınırları içinde kalmayan pek çok komploya bulaşmış biri için şeffaflık demek, uzun süre hapis yatmakla eşanlamlı zira...

Yolsuzluğa karşı çıkan yanar

Sebeplerden biri bu, söylentilere göre Davutoğlu yolsuzlukların niceliğinden rahatsızmış... Bakın nitelik demedim, nicelik... Yani ‘yolsuzluk olur da bu kadarı ayıp olur’ gibisinden bir garip tutum!

Bir diğer sebep, AB ile ilişkilerde biraz kendi başına buyruk davranması ve Uyum Süreci’ne uyulabileceğine inanması... Yani biraz fazla safça bir tutum, zaten hemen ‘Reis’ AB’ye rest çekmeyi ihmal etmedi. Benim gördüğüm, bir de bu Saray’ın lümpenleri, Hoca’nın söylemlerine uyuz olmaya başladı. Öyle alıntılı, iyi kötü felsefeye gönderme yapan konuşmaları sevmiyorlar. Zira bunlar aydından, sanatçıdan, okumuş insandan, ahlaklı insandan fıtratları gereği nefret ediyor. İşte Davutoğlu da sanırım biraz böyle bir çağrışım yapıyor. “Bu adam gün gelir, ahlak diye tutturur, cukkalamaya, arpalanmaya engel olur” diyorlar büyük ihtimal... Ve sonuçta da ipini çektiler zaten...

Bu kaçıncı koltuk verilip koltuk alınan, yarın öbür gün bel altından vurarak ‘hain’ ilan edecekleri ‘refikler’i?.. Bu ‘refik’ lafını  İhvarcılar’ın kullanması kanıma dokunuyor, zira Karmetiler de birbirlerine böyle hitap edermiş. Karmetiler; o iyi insanlar kim, bunlar kim?..

Ham hayal ile özgürlük olmaz


Her neyse, şimdi gelelim bugüne kadar oturduğu yerden ahkam kesmek dışında pek bir şey yapmayanların, AKP içindeki her ayrışmada, “Bu sefer tamam Abdullah Gül, Bülent Arınç ve çevresi partiyi kuracak, AKP parçalanacak, bu iş bitecek” tekerlemesine... Hadi diyelim bu kez tırsmadılar da kurdular, bu kez içlerindeki muhbirler haber uçurmadı da, çevresindekiler tehditlerden ve yaptırımlardan kurtuldu ve de parti kuruldu. Sizce AKP’nin bir parti olarak oyu nedir, başkanlık hayali içindeki Saray’daki kişinin payı nedir? Yüzde 30 partiyse, yüzde 70 Saray’daki... 

Taş çatlasa yüzde 5


Hadi yine kalkıp mücadele etmek yerine özgürlüğü elalemden dilenenlerin iyimserliğinden üç kuruş alalım ve diyelim ki, bu kez, Davutoğlu’nun böyle çirkin bir biçimde ıskartaya çıkartılması, artık biraz bardağı taşırdı. Bu mümkün... Mesela Konya’nın, Kayseri’nin, Gaziantep’in, Erzurum’un önde gelen mütedeyyin kanaat önderleri biraz kırgın... Kırgın ama bunların ancak çok cüzi bir miktarı etik kıstaslara sahip, gerisi iktidarı ne olursa olsun bırakmayacak kadar net... Zira kabilenin içinde kötülükler olsa da, susmak, sabretmek ve biata devam etmek düsturundan döneceklerini sanmak biraz safdillik.

Dilenmeyip ayağa kalkma zamanı


Şimdi yukarıda sözünü ettiğim eski arkadaşlarıma ve başlıktaki soruya gelelim; “Birkaç haysiyetli münevver var mıdır?” Genellemeler kötüdür, o yüzden “Evet birkaç haysiyetli münevver vardır” cevap. Ama onlar zaten AKP’ye oy vermiyor ki, kopsun da AKP’nin pek çok günahında imzası olan yeni partiyi kuracaklara oy versin. Sözün özü, yeni partinin alacağı oy taş çatlasın yüzde 3, hadi bilemediniz yüzde 5 olsun! İşte hepsi bu...  Yani hayal kurmayı, özgürlük için elaleme el açmayı bırakıp, hakkı aramak için ayağa kalkmak gerek. Ha gayret...
Türkiye


Önceki ve Sonraki Yazılar