S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Birlik zamanı

Geçtiğimiz pazar günü yani 23 Nisan günü Anıtkabir’i on binler ziyaret ediyordu.
Cumhuriyet’in felsefe ve ilkelerini benimsemiş yurtseverlerden oluşuyordu kalabalık.
Atatürk’ün kabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulunmak için gelmişlerdi.
Ankaralılar kadar farklı illerden gelenlerde vardı.
Anıtkabir’in arslanlı yol girişinde çevik kuvvet tertibat almış, kaldırımların iki yanını bariyerlerle kapatmıştı.
Anıtkabir’e gelen bazı guruplar dışarıda “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” ezgisini söylüyorlardı.
Bu günlerimizi borçlu olduğumuz Cumhuriyet’e biz sahip çıkabildik mi?
Cumhuriyet’i kuran, devrimleri gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk ve diğer Milli Mücadele kahramanlarının emanetini koruyabildik mi?
Onlar emperyalizme ve- yerli işbirlikçiliklerine Ulusal Kurtuluş Savaşı ile yenilgiyi tattırmışlardı.
Yendikleri zalim düşman ordusuna şefkat gösterecek kadar olgun, iyi niyetliydiler.
Bu günlere baktığımız da toplum olarak hep bölünmüşlük yaşıyoruz.
Siyasilerimiz, üretimi arttırarak ekmeği büyültüp paylaşmak yerine,
Güçlü olmak için hasım yaratıp taraftar toplamaya çalışıyorlar.
Bu günkü siyaset anlayışı önce kendine bir kısım nefret ettiğin kişiler seçeceksin, sonra seçtiğin bu kişilere karşı kendine yandaş arayacaksın, yandaşların çoğaldıkça farklı konularda yaratacağın tartışmalarla yandaşlarını kemikleştireceksin.
Bu siyaset anlayışında niyetler iyi olmayınca, çatışmalar kaçınılmaz oluyor.
Bu siyasetin topluma yararı var mı?
Tarımda sanayileşip üretimi arttırmaya yarıyor mu?
Bilimde teknolojide yenilikler bulmamıza yarıyor mu?
Kendi uçağımızı, kendi motorumuzu yapmamızı sağlıyor mu?
Üniversitelerimiz de yeni laboratuvarlar kurup gelişmesine destek oluyor mu?
Hayır.
Oysa Cumhuriyet’in ilk on beş yılında kurulan fabrikalar, kooperatiflere üretilenlere bakın.
Genç, fakir ama onurlu Türkiye’de üretilenler, kendi vatandaşlarına yetiyordu…
Sümerbank bez, ayakkabı fabrikaları, Paşabahçe, Şeker, Ferro krom, demir çelik, silah, motor fabrikaları üretimleri ile halkına moral veriyordu.
Küçük büyüğe, öğrenci öğretmene, komşu komşuya, sevgi saygı anlayış ve hürmetle davranıyordu.
Emperyalizme karşı tek yürek olup birlikte savaş veren Anadolu insanı siyasilerin güç toplamak için güttükleri bu hasım siyasetinden etkileniyor.
Siyasiler arasındaki sürekli çatışma toplumda gerginlik yaratıyor.
Bağımsız, laik, demokratik hukuk sistemine bağlı parlamenter sisteme bağlı insanlar geçmişte yaşadıkları olumsuzlukları bir kenara bırakıp, aralarında ortak bir siyaset dili oluşturmalıdırlar.
Bu birliktelik zor gibi görünse de başarmak zorundayız.
İlkeli, uzlaşmacı, hoşgörülü, yenilgiyi de yengi gibi kabul eden anlayışlarla bir araya gelmeliyiz.
Geç olmadan hep birlikte ülkemiz için; “Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar…”

Düzeltme: Bir önceki yazımda; “Aile birliği içerisinde yaşanan sorunların giderilmesi, aile birliğinin devamı, aile içinde yaşanan güven bunalımı- nın aşılması için aile mahkemelerinde üç ayrı uzman grubundan oluşan sosyolog, psikolog ve pedagog görevlendirilmiştir. Mahkeme ailenin ihtiyacına göre bu uzmanları görevlendirmektedir” ifadesi, sehven “Aile birliği içerisinde yaşanan sorunların giderilmesi aile birliğinin devamı, aile içinde yaşanan güven bunalımının aşılması için üç kişilik aile mahkemeleri kuruldu” şeklinde yazılmıştır. Düzeltir, özür dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar