Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Birlikte daha güçlü olurduk!

Keşke, Kemal Kılıçdaroğlu etrafındaki “Beka Kuşağını” dağıtıp, partisini büyümesi için genç kuşağa emanet etme büyüklüğünü gösterebilseydi.

Bunun yolu da geride durarak, Muharrem İnce ve kurultay delegasyonun önünü kendiliğinden açmaktan geçerdi.

Ama maalesef “Beka Kuşağı”nın etkisi daha güçlü çıktı.

Ama sonuçta önce imzalar, sonra da o Kurultay toplanacak ve gereği yapılacak.

Demek ki sancısız doğum olmazmış!

✶✶✶

Adil olmayan seçimlere alıştık, alıştırıldık.

Ancak hiç bir seçim 24 Haziran seçimlerininki kadar adil ve demokratik olmaktan uzak değildi.

Ne seçim kararının alınması süreci, ne de seçim çalışmalarının eşit ve hakkaniyete uygunluğu söz konusuydu.

Bir taraf devletin tüm kaynakları yanı sıra tüm medyayı kontrol ederek tek taraflı propaganda ile eşitsizliğin daniskasını yaşattı dünyaya.

Hem de tüm yüzsüzlüğü, vurdumduymazlığı ve pervasızlığı ile.

Diğer taraf imkânsızlıklar,  baskılar ve maalesef basiretsizlik, beceriksizlik ve hatta belki de bazılarının kötü niyeti sonucu neticesi sandıklara yeterince sahip çıkamadı.

Olan oldu.

On yıllardır derinden hazırlanan rejim değişikliği BOP projesine uygun şekilde yerine getirildi.

✶✶✶

İktidarın genleriyle oynayan güçler muhalefeti rahat bırakır mı?

Elbette bırakmaz.

Son yıllarda bunu tüm hücrelerinde hissetti.

Ekmeleddin vakası, Murat Özçelik vs.

Kılıçdaroğlu özellikle bu iki olayı mutlaka doyurucu şekilde açıklamalıdır.

✶✶✶

Ancak tüm umutlar sabırsız homurtulara dönüşecekti ki, CHP Genel Başkanı  Kemal Kılıçdaroğlu dünya siyaset tarihine altın harflerle yazılacak müthiş Adalet Yürüyüşü’nü gerçekleştirdi.

Genel Başkanlık bir yana, lider oldu.

Derken, baskın 24 Haziran seçimleri gündeme gelince, CHP Lideri Cumhurbaşkanı adayı olarak kendisine Kurultayda rakip olarak çıkmış olan Muharrem İnce’yi gösterdi.

Yoksa göstermek zorunda mı kaldı?                      

✶✶✶

Muharrem İnce ise 52 günde milyonlarca kişinin katıldığı 107 miting düzenleyerek tüm rekorları kırdı ve dünya siyaset tarihinde yerini aldı.

Çok kısa sürede, hem de tarihimizin en adaletsiz seçim sürecinde milyonlarca yurttaşın kendiliklerinden meydanları doldurmasını sağladı ve CHP’yi de aşan bir lider oldu.

Bu durum aslında CHP için büyük bir şanstı.

✶✶✶

Keşke, Kemal Kılıçdaroğlu kendiliğinden arka plandaki doğal Onursal Genel Başkan olarak  rolüne devam edip, büyük bir rüzgâr yakalamış olan Muharrem İnce’ye fırsat vermeye devam edebilseydi.

Kendisine kalsa, belki bunu yapardı bile.

Bu makale gazeteye gönderildiği sıralar CHP MYK’sı toplantı halindeydi. Belki buradan sürpriz bir kararla Kurultay yapalım fikri çıkabilir.

Umarım, ama pek ihtimal de vermiyorum.

✶✶✶

Zira özellikle seçim çalışmaları ve sandık kontrolünü ve seçim gecesi krizini çok kötü yöneten bir kısım parti üst yöneticileri maalesef Kemal Kılıçdaroğlu etrafında ‘Beka Kuşatması’ oluşturmuşlar ve CHP’yi büyük bir iç kargaşa riskine atmışlardı.

Erken seçim olasılığı uzun bir süreden beri kuvvetle muhtemel olarak bilinse de yeterince önlem alınmamıştı.

Sonuçta ülkede tek adam rejimine geçiş için CHP’nin nakıs bir parti olarak kalması gerekiyordu belki de.

Parti’de belki en iyi tutumlu ve yerinde harcama sistemi işledi.

Birçok il, ilçe binası alındı. Seçim çalışmalarına rağmen kasada para arttı.

Ama inandırıcı kadrolarla, inandırıcı seçim çalışmaları ve politika üretilmedi ve sandıklara gerektiği gibi sahip çıkılamadı ki bu sonuç ortaya çıktı...

✶✶✶

Ha, “Hırsızın hiç mi suçu yok?” denecek olursa, bugünün sorunu öncelikli olarak  CHP’nin önünü açmak.

Hem de sadece lider ve yönetim değişikliği ile değil. Program ve tüzük tekrar gözden geçirilmeli, önseçim mekanizmasına dayalı demokratikleştirilmeli
ve ortak akıl üretim merkezleri kurumsallaştırılmalıdır.

Güçlü, aktif üyelik sistemi en az 1 milyon yeni genç üye ile teminat altına alınmalı.

Güçlü ve aktif bir Parti Meclisi ve doğrudan kurultay tarafından seçilmiş MYK, partide Genel Başkan’ın tek adam hâkimiyetini kıracağından, ortak akıl hâkim olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar