Biyoçeşitlilik ve tohum takas şenlikleri

1939’da Mirza Gökgöl’ün yaptığı Türkiye’nin buğdayları adlı araştırma Türkiye’de tam 18.000 buğday tipini ortaya çıkarmıştır. Bildiğiniz gibi buğdayın gen merkezi Türkiye’dir. Bu kadar büyük bir biyoçeşitlilik şüphesiz büyük bir zenginliktir. Buğday üzerine yaptığı araştırmalar ve Türkiye Buğ- dayları adlı eseriyle Mirza Gökgöl dünya çapında bir kişiliktir. Ancak kitabı bugün Türkiye Üniversitelerinin çoğunda bulunamı- yor bile. Biz de Ankara Üniversitesi Kütüphanesinde tam bir takım halinde kitaplarını bulduk. Bu çeşitliliğe bakarsak nerede ise iki köye bir buğday tipi düşmektedir. Tarım devriminin başladığı 13 bin yıldan bu yana birçok çiftçi kuşağı bu tipleri ortaya çıkarmıştır. Bunların herhangi bir genetik bilgisi yoktu ama kavrayışı vardı. Adeta her mikro klimaya, toprağa vb. koşullara uyan bir tip geliştirilmişti. Bu tiplerin ve çeşitlerin şimdi kaçının elimizde oldu- ğuna dair sorumuza şimdiye kadar bir yanıt alamadık. Alabilirsek sevineceğiz. Her türlü koruyoruz söylemine rağmen korunamamaktadır. Tohum takas şenlikleri bu kayba dikkat çekmek ve yerel tohumların değerini ortaya koymak için 2010 yılından bu yana yapılmaktadır. Şenliklerde o yöreye ait yerel tohumlar isteyenlere verilmektedir. İlk başlarda kaybolduğu düşünülen çeşitler göreli olarak uzak yerlerden gelerek kısıtlı sayıda çiftçiye verilmişti. Çok uzak yörelerden tohum getirilerek dağıtılmasına karşı çıkıyoruz. Bu konuda tohum takas şenliklerinin yerel tohumların bozulmasına yol açtığı konusunda da bazı eleştiriler var. Yerel tohum yetiştiren ve tohumluklarından memnun olan bilgili çiftçilerin hemen başka yerlerden gelen çeşitleri ekmek istediklerini görmedik. Bu çiftçiler hele yerel tohum veya bunlardan üretilen fideleri üreten ve satan çiftçiler son derece dikkatli. Bunlar çiçek biyolojilerinden haberdarlar. Mesafe izolasyonu veya kağıt vb. poşetlerle izolasyon yapma tekniklerini biliyorlar. Ancak yeni türler veya elindeki çeşitten memnun olmayanlar başkalarının tohumunu istiyorlar. Yerel tohum hiç ekmeyen çiftçilerle, hobistler, ev bahçeleri yapanlar bu tohumları talep eden esas kitleyi oluşturuyor.

Bazı değerli uzmanlar yerel çeşitlerin hiç köylerini terk etmemesi gerektiği düşüncesinde. Bu pek doğru bir görüş değil. Eğer bir köydeki çeşide başka bir köy ihtiyaç duyuyorsa bunun önce küçük ölçülerde denenmesinde yarar olacaktır. Şimdi düşünelim. Eğer çeşitler ve türler hep aynı yerlerinde kalsa idi Türkiye’de domates, patlıcan, biber, patates vb. Latin Amerika’dan gelen bitkiler olmayacaktı. Bunların gelişi ve Türkiye’de yetiştirilmeye başlanması 100 yılı yeni geçmiştir ve tarım tarihi açısından göz açıp kapayacak kadar denilebilecek bir sürede bu türlerin Türkiye’ye özgü yeni çeşitleri oluşmuştur. Aynı şekilde buğday da Amerika kıtasına çok yeni götürülmüştür. Soya bir plan dâhilinde ABD’de sıfırdan yetiştirilmiştir.

Geçen yazılarımdan birinde evrimsel ıslah (evolutionary breeding) denilen bir yöntemle yüzlerce hatta binlerce buğday çeşidinin aynı tarlada karışık olarak yetiştirilerek çok kısa sayılacak bir süre içinde verimi ve dayanıklılığının arttırıldığını yazmıştım.

Verim, lezzet ve dayanıklılığından memnun olduğumuz yerel çeşitlerin başka çeşitlerle karıştırılarak tamamen yozlaşmasının şüphesiz önüne geçmeliyiz. Avrupa’da bu işi yapan yerel tohum derneği var. Ziraat mühendisleri de bu alanda çalışıyor. Ülkemizde bu çalışmalar çok yetersiz. Hatta yasak. 2006 yılında yerel tohumun ve bunlardan üretilen fidelerin satışı tohumculuk kanunu ile yasaklandı. Yerel tohum değil şirket tohumları tarımsal desteklerle satışları arttırılmak isteniyor. Yerel tohum işini ciddi olarak yapan ve epeyce de bilgili olan çiftçiler Tarım Bakanlımıza göre yasa dışı bir iş yapıyor. Yasa değişerek bunlar korunsa, desteklense iyi olmaz mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar