Biz aptal değiliz!

Türkiye tarihinin en adaletsiz, en şaibeli ve 1983 seçimlerini dahi aratmayacak ölçüde en faşizan şartlar altında gerçekleşen 2015 milletvekili seçimleri nihayet oldu da bitti.

Sayısız provakasyonlara ve seçim barajına rağmen seçimin galibi HDP oldu. MHP bir miktar oyunu artırdı. CHP son seçimlerde aldığı oy oranını korudu. Mutlak anlamda seçimin gerçek kaybedeni ise tartışmasız AKP Cumhurbaşkanı oldu. O çok mübarek saydığı ‘milli irade’ AKP Cumhurbaşkanı’nın başkanlık hayallerini sandığa gömdü. Hatta başkanlık filan derken AKP tek başına iktidar olma şansını yitirdi. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olundu.
Seçim sonuçları ne olursa olsun, bu seçim döneminin yıldızı, en başarılı kampanyaları yürüten HDP ve CHP değildi. MHP ve diğerleri de değildi. Seçimin kuşkusuz en sönük karakteri 2014 Ağustos ayından beri kendini AKP genel başkanı ve Başbakan zanneden eski Düşişleri Bakanı oldu. Gerçi son gün yaptığı “seks cumhuriyeti” çıkışı değerliydi. Ne var ki çok geç kaldı. Atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Her ne kadar bu seçimi kaybetse bile seçimin yıldızı 2014 yılı Ağustos ayında seçildiği Cumhurbaşkanlığı makamını beğenmeyerek bu seçimler sayesinde bu makamı ortadan kaldırmak isteyen Tayyip Erdoğan oldu. Günde en az 3 adet konuşma yaptı. Bu konuşmalarda hep aynı şeyleri döne döne yineledi. Ele geçirdiği ve kimselerin izlemediği havuz medyası TV’lerinden, sopa gösterip korkuttuğu üç buçuk burjuva medyası TV’lerinden bu konuşmaları saatlerce yayınlandı.

İşin ilginç yanı, bu seçimlere Tayyip Erdoğan katılmıyordu. 2002’den beri ilk defa bir milletvekili seçiminde aday değildi. AKP’nin 3 dönem kuralına takıldığı için milletvekili olması mümkün değildi. Fakat buna rağmen AKP adına seçim propagandaları yaptı. Seçimi Başkanlık oylamasına dönüştürdü. YSK denilen kurum, “Sen aday değilsin. Ne işin var senin seçim mitinglerinde?” bile diyemedi.

Tayyip Erdoğan’ın seçimlere katılmadığı halde yaptığı uyduruk açılışlar, lüzumsuz bahaneler ile muhtarlar, minibüsçüler ve sıhhi tesisatçılarla düzenlediği siyasi toplantılar, hiçbir kurumun müdahale etmediği AKP Cumhurbaşkanlığı mitingleri geçmiş yılların aksine AKP’ye faydadan çok zarar getirdi.

İşgal ettiği Cumhurbaşkanlığı makamında her nedense huzursuz olan TRE, Diyanet İşleri Başkanı’na ayarlanan milyonluk Mercedes’e taktı kafayı. Selahattin Demirtaş’ın kaçak saray kalesine doksandan çaktığı bir gol oldu bu. TRE, her şeyi olduğu gibi bunu da gurur meselesi yapıp uzattıkça uzattı ve oy istediği parti epeyce oy yitirdi bu yüzden. Aynı şekilde kaçak saraydaki altın kaplamalı tuvalet meselesi de yediği büyük gollerden biri oldu. Bu sefer Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yedi golü. CHP liderine hakaret edeyim derken tuvalet temizleyen emekçilere yaptığı hakaret ile gezegen üzerinde “tuvalet polemiği yapan ilk Cumhurbaşkanı” sıfatını kazandı.

Fakat en bariz hatası, kesinlikle HDP’nin LGBT adaylarına kafayı takması oldu. “Biz eşcinsel aday göstermiyoruz” diyerek hem Ahmet Davutoğlu’nun aslında başbakan olmadığını ve hem de kendisinin aslında Cumhurbaşkanı olmadığını itiraf etmiş oldu.

Öte yandan, dünyada “gizli eşcinsel” olan siyasetçiler daima var olmuştur. Türkiye’de neden olmasın? Tayyip Erdoğan seçtiği adayların hepsinden nasıl bu kadar emin olabildi, onu da anlamış değilim. Hem, aday gösterilip seçilen milletvekilleri yeter ki ‘gizli hırsız’ olmasınlar. Cinsel tercihlerinden bize ne. Allah, bizi asıl gizli hırsızlardan korusun.

TRE, işgal ettiği makamı beğenmiyor olabilir. Ne var ki, 7 Haziran seçimi sürecinde aylarca aptal yerine konan seçmenler “beğenmiyorsan onu da bırak” mesajını vermişlerdir. Herhalde bu sonuçtan sonra Türkiye’yi ‘gizli başkanlık’ rejimi bekliyor olabilir.

Ülkenin başına musallat olmuş bir diktatörlük altında yaşadığımızı asla unutmadık. Demokrasinin sandık fetişizmi olmadığını biliyoruz. Çünkü AKP’nin çöküş sürecini başlatan muhalefetin sokaklarda ve meydanlarda yaşandığını hatırlatan mübarek Haziran ayındayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar