Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Bizi Hatırla

Çağan Irmak’ın pek çok çalışmasında temel izleklerden biri olan “Baba ve Oğul” çatışması, “Bizi Hatırla” filminde de kendini koruyor. Irmak, bu kez işlediği baba-oğul ilişkisiyle bir travmadan çok izleyiciyi “unutulmuş” duygu, düşünce ve değerlere götüren bir yaşantı örneği sunuyor.  

Sözgelimi Freud’un etkisini Tolga Tekin’in oynadığı oğul Kaan’da görmüyoruz. Altan Erkekli ’nin oynadığı Baba Eşref rolünde de bilinçaltına depolanmış ve ortaya çıkacağı anı bekleyen bir karaktere rastlamıyoruz. Aksine film, her bir karakterin kendi yaşamında bir iç çatışmaya dönüşmüş öfke, hüzün ve güven gibi duygulara odaklanıyor. Aile gibi bir değeri hatırlatıyor. Anne ve babanın karşılıksız özverilerine karşı asla esirgenmeyecek bir vefadan söz ediyor. Bir şeylere yetişmeye çalışırken pek çok şeyi kaybettiğimize değiniyor. Babaların çocuklarına ayırmadıkları zamanın, ihmal ve vefasızlık olarak onlara dönebileceğini yansıtırken aynı zamanda ne kadar zaman geçse de aileyle yeniden bağ kurabilme yollarının hep mümkün olabileceğini anlatıyor.

Çağan Irmak, yazdığı ve yönettiği “Bizi Hatırla” filminde karakterlerin belirgin özelliklerini ortaya koymakla yetinmemiş, o karakterlerin filmin odağına yerleşen çatışmaya ilişkin tutum ve davranışlarını öne çıkartmış.

Babanın can yoldaşı olan papağan Dudu, aslında gerçek aşkı temsil eden Sumru Yavrucuk’un oynadığı komşu kadında kendini buluyor. Yavrucuk, oynadığı her role doğal ve içten bir karakter yüklüyor. Bu filmde de gerçekten sade ve doğal bir “Dudu” rolünü tamamlıyor.

Keza Binnur Kaya ve Özge Özberk de oynadıkları hizmetçi ve anne rollerinde, çoğunlukla anneden ve yetiştirilme tarzından kaynaklanan sorunları yorumluyorlar.

Baba, küçük bir sahil kasabasında kurduğu yaşamla gerçekten “dağ gibi” bir rolde; hoşgörülü, uzlaştırıcı, kimseye yük olmak istemeyen, duygu ve düşüncelerini karşısındakini kırmamak için ancak dolaylı yoldan söyleyebilen bir kişi. Aksi gibi görünen karakterinin arkasında yatan yalnızlığı, babalarını ihmal eden tüm oğullara hatırlatıyor. Ancak dış dünyasında oğlu ile hep gurur duymuş, onu hep iyi hatırlamış bir baba… Üstelik desteğe en çok ihtiyacı olduğu dönemde gelinine, torunlarına, oğluna ve hatta evde çalışan yardımcıya bile destek olmak üzere gelmiş biri…

Büyük şehrin hızlı ritminde kaybolan, yabancılaşmış ilişkileri tüm çıplaklığı ile sergileyen film; görülmeyen, görülmek istenmeyen ve hatırlanmayan pek çok değeri yeniden hatırlatıyor ya da önemli değerleri unutmayın diyor. Sözgelimi vefa, karşılıksız sevgi, sade yaşam, ihmal etmeme, içtenlik, duygusallık ve sadeliğin de bir estetiği olduğu; varoş ya da ezilen diye adlandırılabilen insanların güvenilecek ve deneyimli bir geçmişe sahip olabildikleri ayrı ayrı vurgulanıyor.  

Çağan Irmak “Bizi Hatırla” ile sektör olarak içinde olduğu acımasız bir medya sektörünü ve tökezlemeye asla izin vermeyecek saldırgan bir çalışma yaşamını, empati ve hoşgörüyü bir kenara bırakan bir aile düzenini ve çocukla onun en doğal dili olan oyunla kurulamayan iletişim biçimini, metropol yaşamının bırakabileceği derin izler olarak izleyiciye yeniden hatırlatıyor.   

“Seyircinin zekâsı diye bir şey yok.” tümcesi ile özellikle TV dizilerinin izleyiciye bıraktığı önemli mirasa da göndermeler yapan film, istenilirse aile bireylerinin davranışlarının gelişebileceğini baba Eşref ile torunu Su arasındaki ilişki üzerinden veriyor.

“Bizi Hatırla” aynı zamanda iletişimin farklı yollarını izleyiciye fark ettirebilecek mesajlar da veriyor. Anne ve babanın doğal ve içten ilişkisinin çocuklara da yansıyabileceği, birinci kuşakla üçüncü kuşağın niçin hep daha iyi iletişim kurabilecekleri ya da ikinci bahar döneminde temize çekilecek bir ilişkinin ya da yaşantının hatırlanması gibi…

Unutmamak ve hep hatırlamak üzere kurulu olan film, bir travmadan öte gerçekliği sade, doğal, dolaysız ve içten bir dille aktarıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar