S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Bor-21.yüzyılın petrolü sanayinin tuzu

Bor madeninin, bilimsel araştırmalara göre ilk olarak 4000 yıl önce Tibet’te kullanıldığı belirlenmiş. Yine arkeolojik çalışmalardan Eski Mısırlıların ilaç yapımında ve mumyalamada, Hititler ve Sümerlerin özellikle altın-gümüş madenlerinin işlenmesinde ve temizlikte kullandıkları biliniyor.


Bor elementi insanlığın çok eski dönemlerinden itibaren farklı amaçlarla kullanılan; ergime sıcaklığı 2300 C, kaynama sıcaklığı 2500 C olan, toprağın 40-45 metre derinliğinde bulunan madendir, Bor madeninin doğada yaklaşık 240 çeşidi bulunmaktadır. Isıya ve sürtünmeye dayanıklı olması, yakıt yerine kullanılabilmesi nedeni ile uzay teknolojilerinde, askeri sistemlerde, havacılıkta; bilişim teknolojisinde, cam sanayiinde, otomobil sektöründe, askeri ve zırhlı araçların yapımında, inşaat sektöründe, enerji sektöründe, seramik sanayii, elektrik - elektronik sanayiinde, ilaç ve kozmetik sektöründe, tıp alanında beyin kanseri ve bir çok hastalığın tedavisinde, tarım sektörü, kağıt sanayii, temizlikte deterjan ve sabun yapımında, petrol ve türevlerinin (akaryakıt, gaz yağı, makina yağı, fuel oil vb.) hepsinin yerine kullanılabilmektedir. 


Bugün 400’ü aşkın sektörde kullanılmakta olan Bor madeninin en büyük yer altı zenginliğine sahip ülke ise Türkiye.


Dünya rezervlerini ülkeler bazında incelediğimizde;

Tabloda da görüldüğü gibi; Türkiye %72,2’lik pay ile en çok rezerve sahip ülke. Rusya 8.50’lik pay ile ikinci, ABD 6.80’lik pay ile üçüncü sırada yer almaktadır. Kullanım alanı son derece fazla olan 400’ü aşkın sektörde kullanılan ve geleceğin yakıtı olarak görülen Bor madenini ABD ve Rusya uzay teknolojilerini geliştirmede, askeri ve zırhlı araç yapımında, elektronik-elektrik-bilgisayar sanayisinde kullanıyor. Ülkemizde ise genellikle sabun, deterjan ve cam sanayisinde kullanılmakta…


Son yıllarda kısa adı BOREN olan Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ile TUBİTAK, borun enerji sektöründe kullanımı konusunda ortak çalışmalar başlamış olup, Hidrojen depolama, güneş panelleri ve pilleri, çevreye duyarlı yüksek verimli yakıt ve yanma teknolojileri, insansız hava aracı (İHA) , çimento sanayii gibi konularda ARGE çalışmaları yapmaktadırlar.


Bu çalışmalar desteklenmeli; üniversiteler, meslek odaları, özel sektör katılımı ile genişletilmeli ve hızlandırılmalıdır. 


Bor madeni başta olmak üzere diğer madenlerimize de sahip olmak isteyen emperyalist ülkeler, ETİ Maden İşletmeleri’ni özelleştirmek ve ETİ Bor A.Ş. gibi kuruluşları almak için yoğun çaba göstermektedirler. Bunun için gerçek dışı haberlerle yıpratmaya ve değer düşürmeye çalışmaktadırlar. Örneğin kansere neden olduğunu belirttikleri Bor madeni, başta beyin kanseri olmak üzere birçok kanser ve diğer hastalıkların tedavisinde kullanılmakta.


Günümüzde Bor madenini yakıt olarak kullanan araçlar üretildi. Elektrikli otomobillerde kullanılan pillerde, hidrojenli araçlarda Bor ile kapasite ve verim arttırma çalışmaları yapılmakta. ABD, Rusya, Avrupa ülkelerinde üretim yapan araç firmaları bu konuda yoğun ARGE çalışmaları yapmakta, üniversiteleri ile birlikte projelerini geliştirmekteler. Dünya bu konuda hızla yol almakta.

 

Türkiye’de de Bor madenini işleyecek, rafine edecek, uç ürünler elde edecek, entegre tesisler kurulmalı. Devlet ve özel sektör geleceğin temiz, ucuz ve çok farklı alanlarda kullanılabilen bu madenini değerlendirmelidir. Etibank’ın bankacılık bölümünün 1998 yılında özelleştirilmesi ile ETİ Holding bünyesinde faaliyet gösteren ETİ Bor işletmesi yurt dışına Bor ithalatı yaparken 190-200 dolar/ton olarak sattığı Bor madenini iç piyasada sanayiciye 250 dolar/ton gibi maliyetle satış yapmakta. Bu da yerli sanayinin gelişmesine ve eşitsizliğe neden olmakta.


Dünya rezervleri ve bu rezervlerin kullanım miktarlarına bakıldığında Türkiye 40-60 yıl sonra Bor rezervine sahip tek ülke konumuna gelecektir. Ülkemizde dünyanın 400-450 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar Bor rezervi bulunmaktadır.


Dünya sanayisi rafine edilmiş Bor ürünlerinden yaklaşık 80-100 milyar dolar ticaret hacmi yaratmaktadır. Türkiye’de bu teknolojiler bilinmekte ancak emperyal güçler özel sektörün bu konuda yatırım yapmasını istememektedir. Devlet olarak 1975 yılında madenlerin devletleştirilmesi kararı sonrası yeni adımlar maalesef atılmamaktadır.


Bor madeni ve diğer madenlerimizin işletilmesi için ülke olarak bir Devlet politikası geliştirilmeli, stratejik yaklaşımlar oluşturulmalıdır. Bor gibi değerli ve stratejik öneme sahip bir madenin devlet tarafından işletilmesi şüphesiz ki çok önemli. Ancak ETİ BOR AŞ’nin elde edilen ürünü dış ve iç piyasaya ne denli iyi pazarladığı, ürünün rafine edilebilmesi için bünyesinde veya yerli sanayici ile ortak girişimlerde bulunmaması tartışılmalıdır. Ülkemizin geleceği ve elde edeceği katma değerler açısından çok önemli stratejik öneme sahip bir madenimizi heba etmemeli, yabancılara satmamalı, elimizdeki olanakları iyi değerlendirmeliyiz.


IMF ile yapılan stand -by antlaşmalarında Bor maden yataklarına yer verilmesi, sizce tesadüf olabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar