Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Böyle gelmiş böyle gitmez

Türkiye’nin özellikle doğu ve güneydoğu bölgeleri sınır kentlerinin hali içler acısı. Doğru dürüst bir sınır ticareti teşvik edilmekle kalınmıyor, bölge halkı kendi kaderiyle başbaa bırakılıyor. Halk alması gereken etkili ve yetkili mercilerden beklediği ve hakkı olan desteği alamayıp kendi başına çözümler üretmeye çalıştığı zaman da başına olmadık işler açılıyor. Bu sınır kentlerinin sorunlarına bir çözüm formülü Sınır Kentler Birliği’ni kurmak. Bu kentlerin sorunları, halkın tercih ettiği partinin belediye başkan adayını alaşağı edip buralara kayyumlar atamakla çözülmüyor. Geçmiş örneklerden gözümüzle gördük.

Şimdi gelelim meselenin nasıl çözülebileceğine. Van Aktif gazetesi köşe yazarı, değerli meslektaşım Osman Nuri Yıldız’ın geçen gün yayımlanan yazısını okudum. İznini alıp, biraz kısaltarak sizlere sunuyorum. Eminim ilgiyle okuyacaksınız:

“Sonda söylemem gerekeni ilk başta söyleyeyim: Yoksulluk kader değildir. Ne zaman, yoksulluk kader midir, sorusuyla karşılaşsam aklıma hep Güney Kore örneği gelir. Çok değil bundan 60 yıl önce Güney Kore’de kişi başına düşen gelir 80 dolarken Türkiye’de 380 dolardı.1970’li yıllarda Güney Kore’de bulunan Harvard İşletme Okulu Profesörü Clayton Christensen Capital dergisine verdiği mülakatta durumu şu şekilde anlatır:

“‘Orada yoksulluğun yıkıcı etkisine bizzat şahit oldum. Önüne geçilebilir hastalıklardan arkadaşlarımı kaybettim. Ve masalarına yemek koymak, çocuklarını eğitmek ya da yaşlılarına bakmak arasında sürekli imkansız seçimler yapmak zorunda kalan aileler gördüm. Acı çekmek Güney Korelilerin gündelik yaşamının bir parçasıydı. Fakirleşmiş Güney Kore’nin görüntüleri aklımdan hiç çıkmadı.’

“Bugüne gelecek olursak... Güney Kore’nin kişi başına düşen geliri 30 bin doları aşarken Türkiye hala 10 bin dolar etrafında dönüp duruyor.

“Bu arada belirtelim çok sayıda kitabı olan ve kitapları milyonlar satan Christensen de yoksulluğun kader olmadığına inananlardandır.

“Nüfusu bir milyon 200 bine yaklaşan Van her alanda son sıralarda olmasına rağmen o yılların Güney Kore’sinden daha kötü durumda değildir herhalde. Eğitim, sağlik,ekonomi, kültürel gelişmişlik vb sıralamalarında listenin sonlarında yer alan Van gözlemleyebildiğim kadarıyla tam bir öğrenilmiş çaresizlik içinde. İnsanlarda ciddi bir umutsuzluk hakim. 2Böyle gelmiş böyle gider. Van’ın kaderi değişmez2 diyenlerin sayısı çok fazla. Kurtuluşu batıda görenler çoktan yol almışlar bile.

“Halbuki bundan 120 yıl önce Van konswoloslukların bulunduğu gelişmiş bir kent. Kent merkezinde o yıllarda 150’ye yakın savatlı gümüş atölyesinden söz ediliyor. Van vergi vermede başlarda yer alıyor. Peki, sorunun kaynağı nedir? Bana göre sorun Van’ı yönetenlerin vizyonsuzluğundan kaynaklanıyor. Evet, ağır olacak ama gerçek bu. Van her şeyden önce bir sınır kenti. Buna rağmen yıllık ihracatı 40 milyon doları geçmiyorsa oturup düşünmek lazım.”

Yapılan düzenlemelerle son 20-25 yıldır sınır kentlerinin sınır ticaretlerine ket vurulduğuna dikkat çekilen yazı şöyle devam ediyor:

“Vizyon sahibi bir yönetici Van merkezli Sınır Kentler Birliği’ni kurabilir mesela. Sorun ortaksa çözüm de ortaktır. Sınır kentlerinde yaşayan nüfus neredeyse 10 milyonu buluyor. Hiçbir siyasi parti Sınır Kentler Birliği’nce alınan kararları görmezden gelemez. Birlik ekonomik kalkınmanın yanında eğitim, sağlık, turizm, kültür, sanat vb alanlarda da ciddi çalışmalar yapabilir.

“Bu sadece bir örnek. Van sınır kenti olma özelliğinin yanı sıra tarım, hayvancılık ve turizm kenti. Urartu gibi bir medeniyete başkentlik yapmış bir kent. Şimdi vizyon sahibi bir yönetici olsa kısa, orta ve uzun vadede Urartularla o kadar çok proje üretebilir ki Van’ı kültür turizminin merkezi haline getirebilir. Örneğin UNESCO Dünya Miras Kalıcı Listesinde yer alan eserler ciddi bir turizm potansiyeli taşırlar. Vangölü Ekspresi bile kalkınmada önemli rol oynayabilir. Ama maalesef Van’ı yönetenler eksprese bile Fransız kaldılar. Vangölü Ekspresi sosyal medya paylaşımları sayesinde doldu, taştı. Şimdi vizyon sahibi bir yönetici olsa bu potansiyelleri değerlendiremez miydi?

“Van güneş kenti ve sıcak su kaynakları bol olan bir kent. Batıda yenilenebilir enerji kooperatifleri kurulurken Van’da bu durumun şu ana kadar konuşulmaması bile bizi yönetenlerin vizyonsuzluğunu nortaya seriyor. Acı ama gerçek, Van vasat insanlar tarafından yönetiliyor. Yoksa Ferit Melen gibi bir insan ya da o ruha sahip birisi çıksa Van’da yoksulluğun kader olmadığını çok rahat gösterebilir bizlere.”

İşte böyle... Yoksulluğun kader olmadığını vatandaş görüyor ama vasat hatta vasatın altı yönetici ya görmüyor ya da neme lazımcı zihniyetle kulağının üstüne yatıyor. O zaman ezber bozalım. Böyle gelmiş böyle gitmez!

Önceki ve Sonraki Yazılar