'İslamcıların İslam'a ihaneti'

Araştırmacı yazar Nurullah Aydın, ‘İslamcıların İslam’a İhaneti’ başlığıyla yazmış. Dikkatle okunması gereken bir yazı:

“İslamcılar din, iman, kitap derler. Dediklerinin tam tersini yaparlar. İslam dünyasında; zenginlik içinde yaşayan dinî önderler, sefaleti yaşayan halk yığınları var. İslam tarihi boyunca; İslam âlimi denen kişiler birbirlerini kâfirlikle suçlamışlar. Mezhepler kurmuşlar,  tarikatlar kurmuşlar, böldükçe bölmüşler. Müslümanlar; kim doğru, kim haklı, kim gerçekçi soruları arasında boğuluyor, bunalıyor.” 

“Dinci siyasal liderler yandaş âlim fetvalarıyla katlettikçe katletmişler, soydukça soymuşlar. Aynı anlayış şimdi de sürmektedir.”

“Siyasal İslamcı hareketler, doğrudan devleti ele geçirmeyi hedefler. Bazıları ise devleti nemalanma aracı olarak görüyorlar.”

“İslam dünyasındaki katliamlar, İslamcıların kendi kardeşlerini öldürme faaliyetidir.

Müslümanları katledenler yanında katlettirenler de İslamcıdır. Müslüman Müslümanın katili, suçlayıcısı, itham edicisi, soyucusu, aldatıcısıdır.” 

 “Hırsızlığın meşru olduğuna, bağışın hırsızlık olmadığına, yalan söylenebileceğine, emeksiz, sebepsiz zenginleşmenin haram olmadığına, ölü eşle cinsel ilişki de bulunula-bileceğine, kardeş katlinin caiz olduğuna, şeyhi ile badelenmenin, takiyyenin caiz oldu-ğuna fetva verenleri var. Bunlar kendilerini Müslüman diye tanıtıyor. İslam bunların tekelinde. Kendilerinden olmayanları Müslüman bile görmüyorlar.”

 “Müslümanlar; olguları/kavramları yüzeysel tartışıyor. Mağdur-mazlum, haklı-haksız kav-ramları içiçe geçmiş durumda. Övenler-yerenler, suçlayanlar-suçlananlar sürekli dini kav-ramlar üzerinden gidiyor. Güç, makam, şöhret, servet için çatışan, takiyye yapan, değişen dönekleri var.” 

“Müslümanlar arasında, tuzu kuru olanlarla yoksullar ilişkisi; bîat-itaat odaklı dengeye oturtulmuştur. Çelişkiyi sorgulayanlar; nefrete, öfkeye muhatap oluyor.”

SAMİMİ MÜSLÜMANLARIN İŞİ ZOR!
“Samimi Müslümanlar; olup bitenleri analiz edemiyorlar, akılcı değerlendiremiyorlar. Samimi Müslümanlar; maddî hayatla manevî hayat arasında ikilem yaşıyorlar. Samimi Müslümanlar; gerçeklerle yüzleşemediler, yüzleşemiyorlar. Söylenenlere güven duyma saflığı, bunları bunaltıyor. Samimi Müslümanlara; her seferinde güvendikleri kişilerce, hayal kırıklığı yaşatılıyor. Samimi Müslümanlar; önderleri olanları sorgulamadılar. Görmek istediklerini görüyorlar, çelişkileri, istismarı yok sayıyorlar. Fikir ayrılıklarını içtihat/yorum ayrılığı görüyorlar. ‘Fikir ayrılığında, ihtilafta rahmet var’ diyorlar. Fikir ayrılığı dediklerinin çıkara dayalı ayrılık olduğunu fark edemiyorlar.” 

“İslamcı önderler; dinî üslubu ve motifleri, iktidar tekelinin tutkalı olarak kullanıyorlar. İslamcı önderler; iktidarı bırakmazlar. Gerekirse çocuklarını, kardeşlerini, halkı katle-derler. İslamcı önderlerde; servet/mal biriktirme, para/maaş, makam/koltuk, şöhret gibi talepler, manevî değerlerden önde gelir. Nefis açlığını doyuramazlar. Gerçekleri konu-şanlara, yazanlara karşı nefret ve öç alma tutkusu ile hareket ederler.”

“Amaca ulaşmak için her yol mübah derler.”

Günümüz İslam dünyasında hemen her ülkede Müslümanların durumu bu. Peki, ya ilahî mesaj ne diyor?”

Önceki ve Sonraki Yazılar