Bu gidişler gidiş değil

Son bir ayda bir çok önemli değerimizi yitirdik. Bütün ölümler zamansızdır ama insana yakınlarının ölümü daha da zamansız geliyor. Geçen hafta değerli gazeteci dost Cüneyt Arcayürek ağabeyi ve sevgili Avukat Emcet Olcaytu’yu sonsuzluğa uğurladık.

Emcet, hem yakın dostum, hem de basın davalarında vekilimdi. 12 Eylül öncesi hakkımda açılan (TCK’nun o zamanki 142. Maddesinden) davalar için “bunların hepsi düşer, ama biri zor” derdi. Ancak o öngörüsünde “darbe hukuku” hesaba katılmamıştı, 12 Eylül’den sonra askeri mahkeme “yargılanan” yazılarıma, savunmamı bile almadan toplam 225 yıl hapis verdi!

Meslek büyüğüm Cüneyt ağabeye gelince. Yine 12 Eylül öncesi ben Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi iken, onunla telefon trafiğimiz hiç bitmezdi, atlatma haberleri hariç, bilgi paylaşmakta çok cömertti. Ben de onunla önemli bir haber paylaşmıştım.

Ülkücü Ömer Tanlak itirafta bulunmak üzere Aydınlığa geldiğinde, “gizli bir basın toplantısı” düzenledik. İtirafçıyı, kimseye duyurmadan çağırdığımız Cüneyt Arcayürek, Örsan Öymen ve Uğur Mumcu’nun önüne çıkardık. Her türlü soruyu sordular. Ertesi gün haber Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Aydınlık gazetelerinin manşetindeydi.

Mamak Katliamı gibi birçok “faili meçhul” bir ülkücünün tanıklığıyla ortaya çıkmıştı. O zamanlar MHP’nin yayın organı ve başyazarı Taha Akyol olan Hergün gazetesi, itirafların para karşılığı yapıldığı, Tanlak’ın Çin ajanı olduğu, Ülkü Ocaklarına TİKP (Türkiye İşçi Köylü Partisi) tarafından yerleştirildiği gibi uydurmalarla gerçekleri karartmaya çalışmıştı.

Ancak adlarını saydığım ve şimdi aramızda olmayan o yürekli yazarlar haberin arkasında durmuşlardı.

Cüneyt Ağabey’i ve Emcet’i saygı ve sevgiyle anıyorum.

Bitmeyen kavga

Mehmet Eymür ile Mehmet Ağar arasında 1984 yılında başlayan kavga 31 yıldır sahne almaya devam ediyor.

Musa Anter’in 1992’de öldürülmesiyle ilgili davanın önceki günkü celsesinde, Mehmet Eymür’ün “tanık” olarak dinlenmesine karar verildi.

Savaş Buldan, Behçet Cantürk, Namık Erdoğan gibi cinayetlerle ilgili başka bir “faili meçhul” davasının duruşması 9 Nisan’da yapılmıştı. Sanıklar arasında Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım da vardı.

Mehmet Eymür o duruşmada yine “tanık” sıfatıyla dinlenmiş, Mehmet Ağar’ı suçlamış ve öldürülecekler listesinde 54 kişinin olduğunu söylemişti.

Hatırlanacağı gibi o ölüm listesi Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 4 Kasım 1993’te söylediği şu sözlerden sonra ortaya çıkmıştı: “PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız.” 

Bakalım Eymür, bu defaki “tanıklığında” İbrahim Şahin ile paylaşamadıkları “Yeşil” ve Mehmet Ağar hakkında yeni “bilinmeyenler” açıklayacak mı?

Kadına şiddet Meclis’te


Başlığa bakıp da yeni Meclis’in kadına şiddet konusunda harekete geçtiğini sanmayın.

Birgün gazetesinin haberine göre AKP’den Mersin Milletvekili seçilen Muhsin Kızılkaya, 18 Mart 2002’de eşini bıçakla yaralamaktan 290 bin lira para cezasına çarptırılmış. Eşi şikayetçi olmayınca bu karar kaldırılmış. AKP’nin geçen Meclislerde çok eşli milletvekilleri olduğunu duymuştuk da, bunu yeni duyuyoruz.

Avukat Hülya Gülbahar o vekil için “Her ne kadar geçmişte kalmış olsa da, tüm kadınlardan içtenlikle özür dilemelidir” diyor.

Sizce, kadına şiddet uygulayan kişiyi, hem de Özgecan katliamının yaşandığı ilden aday gösteren partinin de bütün halka bir borcu yok mu?

Beş yıl önce, beş yıl sonra

10 Mayıs 2010:
“Bu çerçevede, başka bir sorumlu arayışına çıkacak olanlara yardımcı olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri’nden, Pensilvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da söylemek isterim.”

23 Haziran 2015: Din ve inanç özgürlüğü demokratik bir toplumda doğal olarak din ve inanç örgütlenmelerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ama bu durum din ve inanç örgütlerinin sıcak siyaset ve bürokrasi alanlarında mevzilenmeleri sonucunu doğurmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar