Bir ihtimal daha vardı, yine var

Sonucu az çok belli seçime bir hafta kaldı. Seçim yasakları başladığı için son kamuoyu araştırmalarının verilerinden söz etmeyeceğim. Zaten her şey ortada... Diktatörün Köşk'e birinci turda mı, yoksa ikinci turda mı çıkacağını tartışıyoruz.


Oysa bir ihtimal daha vardı. Muhalefet, hakkındaki ağır suçlamaların hesabını veremeyen Başbakan'ın Köşk adaylığını en baştan gayri meşru ilan edebilir ve “Erdoğan aday olursa biz aday çıkarmıyoruz” diyebilirdi.


Seçimi daha baştan kaybetmek mi olurdu? Tam tersine en baştan kazanmak olurdu. Tayyip Erdoğan'ın karşısında rakipler olmadan tek başına mitingler yaptığı, reklamlar yayınladığı, öfkeden kudurarak “Bunlar karşıma aday olarak çıkmaya cesaret edemediler” diye bas bas bağırdığı bir seçim dönemini gözünüzün önüne getirin... Aynı zamanda, milyonların alanlarda “Önce işlediğin suçların hesabını ver” dediği bir seçim dönemini...


***

Erdoğan tam da böyle bir seçimle mağlup edilebilirdi, hem de seçim kampanyasının ilk gününde. Eğer mesele yönetme meşruluğu ise yüzde 100'le yüzde 0 aynı değerdedir. İkisiyle de yönetme meşruluğu sağlanamaz. Milyonların sandığa gitmediği, Erdoğan'ın yüzde 100 oyla ama sadece kendi kemik kitlesinin oyuyla Cumhurbaşkanı seçildiğini bir düşünsenize...


AKP, Haziran 2013'te ve 17 Aralık'ta yaşadığı yönetememe krizinin daha da ağırıyla karşı karşıya kalmaz mıydı? Türkiye halkının AKP faşizminden gerçek kurtuluşunun önü daha da açılmaz mıydı?


Oysa muhalefet 'normalleşme'yi tercih etti. Çatı adayı Ekmeleddin 'ekmek' İhsanoğlu, her fırsatta normalleşme için aday olduğunu vurgularken Erdoğan'ın bayram tebriği tweetlerini de retweet etmeyi ihmal etmedi. Gazetemizden Romina Özipekçi'ye verdiği röportajı bu soruyu “ne kadar medeni değil mi” diye yanıtlıyordu.


***

Sanki her şey normalmiş, medeniymiş gibi!


Haziran'da katledilen sekiz gencimizin hesabının sorulmaması... Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Roboski... Onca hukuksuzluk, kirli komplolar, karanlık operasyonlar, gazetecilerin, bilim insanlarının, siyasetçilerin yok yere yıllarca zindanlarda çürütülmesi, Kuddusi Okkırlar... Milyar dolarlık yolsuzluklar, ayakkabı kutuları, sıfırlamalar normalmiş gibi!


Kadınlara kahkahayı bile çok gören düşmanlık... Cumhuriyet değerlerinin ayaklar altına alınması, ülkeyi örümcek ağı gibi saran tarikat ağları, laik yaşam tarzına hayat hakkı tanımayan gericilik... Suriye'de işlenen savaş suçları, IŞİD teröristlerine verilen destek... İşçilerin 19. yüzyıl koşullarında kölece çalışması, madenlerde ölüme yollanması medeniymiş gibi!


Düzen içi muhalefet biriken bu kadar toplumsal enerjiyi, AKP iktidarından kurtulmak için harekete geçirmekten ürktü. Sonuç olarak Erdoğan'a kendi diktatörlüğünü son derece 'normal ve medeni' bir seçimle onaylatma şansı altın tepsi içinde sunuldu.


Bunca suçun içinde böylesi mezhebi geniş bir 'normalleşme ve medenileşmeyi' midesi kaldırmayanlar, boykot diyecek elbet. AKP'den gerçek kurtuluşun sokakta olduğunu bilenler, oyunu sokağa atacak. Ona şüphe yok.


***

Öte yandan Köşk seçimlerinin ardından AKP'yi hiç de öyle toz pembe günler beklemiyor. Erdoğan, Köşk virajını alarak Türkiye'de tam totaliter bir rejim kurma yolunda bir adım daha atmış olacak belki...


Aynı zamanda kucağında yepyeni kriz faktörleri de bulacak. Seçimlerden önce Türkiye'nin önünde bir ihtimal daha vardı. O ihtimal seçimlerden sonra daha güçlü bir şekilde yeniden güncellenecek. Artık AKP iktidarına karşı asıl mücadelenin başlayacağı günleri, seçimlerden sonrasını konuşmanın vakti geldi.






Önceki ve Sonraki Yazılar