'Buçuk' kurtaracak...

İsim gerçekten görkemli; “Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu”.

Çalışma saatleri belli değil, Erdoğan'ın konuşmaları sırasında, özellikle Rize'de “Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir” dediği sırada “mesaide olmadıkları” kesin.

Büro, Ceza Kanunu'nun Beşinci Bölümü'nde tanımlanan anayasayı ihlal, yasama organına, hükümete karşı girişimler, komutanlıkların gaspı, düşman devletten unvan kabul etmek gibi suçlarla ilgileniyor. Araya 'halkı askerlikten soğutmak' gibi “muhalifler” için kullanılmak üzere el altında tutulan maddeler de var.

Dün, sabah saatlerinde Koza İpek Holding grubunun 26 şirketi için kapıya dayanan polislerin elinde Sulh Ceza Hakimliği'nin onayladığı arama kararı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu'nun isteğiyle alınmıştı.
Gülen Cemaati-AKP işbirliği “Yetmez ama evet” şiarıyla 2010 yılında yapılan referandumda zirveye çıkmıştı.

Yargının “efendiliğinde” yürütmenin itaatine dayanan ve ideolojisi Cemaat medyası tarafından oluşturulan bu yapı çatırdamaya başladı. Savcılar gözaltına almak üzere MİT müsteşarının kapısına dayandı, Asıl hedefin bizzat dönemin Başbakanı Erdoğan'dı.

Yine de iki taraf vakarla davrandı. Erdoğan, Gülen'e “Gurbette olup vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir, zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki bu sıla hasreti artık bitmelidir. Bitsin istiyoruz” diye seslendi.
“Tamamen duygusal” bir andı, gözyaşları sel olup aktı..
Fakat duygular uzun ömürlü olamadı.
İki yıl sonra, 17 Aralık 2013'te, “sıla hasreti” yerini “paralel öfkeye” bıraktı.

Erdoğan'ın gurbetteki garipliğe içlendiği günlerde, yine gurbetten verilen talimatlarla harekete geçen şakirtler ofislere böcekler yerleştiriyor, Bilal'in bir türlü anlayamadığı kriptolu konuşmaları dinliyor, ayakkabı kutularını an be an takip ediyor, malzeme topluyordu.

Yargı ve yürütme yeniden savaşa girişti. Bu defa Hakim ve Savcılar Kurulu yürütmenin eline geçti ve “yargıyı” biçimlendirme sırası iktidara geldi.
Erdoğan'ın veciz biçimdi “Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir” diye itiraf ettiği noktada, medya, artık dördüncü güç değil...

Yargının yürütme içinde eridiği, yasamanın işlevsiz hale geldiği bir düzende, yandaş, havuz ve penguen medyaları dışında kalan bir avuç inatçı, ısrarlı  muhalif gazete, televizyon, internet sitesi...
Yani “buçuk”...
O kadar...
Fakat demokrasiyi de o “buçuk” kurtaracak...

Önceki ve Sonraki Yazılar