Sakın onarmaya kalkmayın!..

Bambaşka yazılar yazmayı planlamıştım. Kafamda binlerce kelime günlerce gezindi durdu. “Ne diyor bu böyle? ” denilen birkaç yazıda derdimi anlatmaya çalıştım ama, bu sonu düşünmemiştim.

Aşklar, evlilikler, dostluklar, iş ortaklıları…

Dünyadaki her ilişki bir gün bir şekilde biter. Her zaman “Bitecekse de güzel bitsin” diye dilersin. Yüz yüze bakacak halimiz kalsın…

İkili ilişkilerde bu çok zordur ama profesyonel hayatta işler adı üstünde ‘profesyonellik’ çerçevesinde halledilir.

Futbolu da ‘iş’ olarak görebilirsiniz. Uzun zaman önce öyle de oldu. Ama bisküvi, çikolata, sigorta, inşaat gibi bir iş değildir. İçinde bu kadar ‘aşk’ olan şeyi sıradan endüstri ya da hizmetle tanımlamak, ona göre idare etmek mümkün olabilir mi?

Hayattaki en karşılıksız aşktır üstelik takım sevdası. Hep verir çoğu zaman hiç almazsınız. O halde böyle bir dünyayı sıradan düşünce ve sıradan yöntemlerle nasıl yöneteceksiniz?

Yönettiğinizi sandığınız anda çuvallayarak…

Düşe kalka, hata yapa yapa öğrenilecek iş de değil futbol (spor) yöneticiliği. O günler bitti. Dünya değişti. Çok yakında FİFA da UEFA da değişecek… Değişiyorlar… Uyum sağlıyorlar…

Bu iş çok büyüdü Yonca ve çok zor…

Bir Alex gitti…

Neler oldu neler!

Gitmesi kadar, gidiş şekli can yaktı ve burada bitmeyeceği de belli…

İsteyen arkasından ağlar, isteyen ona buna atıp tutarak rahatlar, isteyen hamaset ya da nefret  dolu yazılarına devam eder…  Faydasını görecekseniz amenna…

Değişen dünyada yeni meslekler, yeni kavramlar, yeni idare biçimleri var. Ve ‘insan’ yönetimi, ‘STAR’ yönetimi, “Bireysel gelişim” dedikleri eğitimler ıvır zıvırlar sanıldığından çok daha önemli… Huzursuzluğun ayak sesleri aylar önce kulağımıza gelmeye başlamıştı. En olmaması gereken ve virüs gibi seni içten içe yiyecek dedikodu mekanizması belki de en kusursuz işleyen sistemdi. Bunu göre göre sorunu zamana yaymak ve ilkel ‘bildik’ yöntemlerle çözmeye çalışmak imkânsızdı ve şimdi ortada pirinç yok sadece taş var.

“Ne yapalım acaba yalvaralım mı?” diye çaresizlik içeren bir cümle boğazıma tıkanıyor bu anda. Bütün bu tehlikeleri önceden görüp reçeteyi yazacak doktorlar ve bunların içinde bulunacağı bir sistem yaratmak bu kadar mı zor?

Elin Avrupalısı çok güzel yapıyor. Üstelik ekiplerini gönderip “Nasıl yapılıyor? ” diye inceleten de sensin. E uygula artık. Devasa büyüklüğünün bu şekilde yönetilemeyeceğini gör. Bulunduğun coğrafyanın sosyo-kültürel yapısına uyarla tabi. Bizim kafalar farklı işliyor, haklısın…

Kısa ve uzun vadeli planlara ihtiyaç var… Üstelik sadece Fenerbahçe için değil. Haber değeri en yüksek olan, e biraz da fazla malzeme veren olduğu için kusurlu olan olarak karşımızda hep o var. Ama aynı şey Galatasaray, ya da Beşiktaş için de söylemez mi? Alası söylenir…

Galatasaray mali açıdan çok ihtiyacı olan Şampiyonlar Ligi maçlarını ardı ardına kaybediyor. Ligde de aslında pek parlak değil. Kafa gözler de yarıldı ama medyanın desteği ile de iyi toparlandı Allah için… Takımda ortaya konan bir süper starlık durumu olmadığı görülüyor. Bedelli sermaye artırımları, kombine bilet gelirlerinin aktarımı meselesi, Riva vs. meseleleri ile ilgili gün gelip sorun yaşamayacağını düşünenler uyanın. Beşiktaş’a zaten gereğini yaptılar. Kaldı İnönü Stadı’nı halletmek. Taksim, Galataport projeleri start aldı. Sıkı tutunsunlar. Ha bu arada Saracoğlu’nun altı tarihi eser haberleri de başladı… Yazalım kenara!

Yıllar önce Anadolu Burjuvası yaratma yolunda yapılan planlarda da, rantiye-şantiye planlarında da, beynelmilel sermayenin işbirlikçisi yerel sermaye ve siyasetle birlikte, ‘futbolu kendi çıkarların doğrultusunda şekillendir’ planlarında da 3 büyükler hep vardı. Ama onlar devasa yapıların tepesinde oturmalarına rağmen olaylara anahtar deliğinden bakarak günlük, küçük planları yaşamayı, bu planlar çerçevesinde birbirine saldırmayı tercih ediyorlar.

Ve bu yüzden hem saha içinde hem de dışında kaybediyorlar. Her üçü de birbirinin aynası olmaya devam edip kısır döngüde kaldıkları sürece geriye gidiş devam edecek. Umarım biri görür, hani o hep öncü olan ve diğerlerinin takip ettikleri var ya… Hadi işte oradan başlasın…

Benim de duygularım var.

Ve gidene olana üzülmüyor değilim. Benim yerime çok sevdiğim Ahmet Telli anlatsın hissettiklerimi…


AŞKLAR MI

Biten bir aşk için

Söylenecek söz şu olmalı:

- Güzeldi yine de

Hiç kimse bir aşkı

Onarmaya kalkmasın

Kaybedilmeye değer

En güzel anında bitirilmişse eğer …

Önceki ve Sonraki Yazılar