Bundan sonra ne olacak-2

Salı günü, 24 Haziran seçimlerinde çıkan tabloyu analiz etmiş ve bundan sonra ne olacak sorusunun iktidar partisi ile ilgili kısmını değerlendirmiştim. Erdoğan’ın takınacağı tavır siyasi ve ekonomik gelişmeler açısından belirleyici olmaya devam edecek.

İki seçeneği var Erdoğan’ın; ya Türkiye’yi germeye devam edecek ya da kurucu ayarlarına geri dönecek. İlk seçenekte demokrasiden daha da uzaklaşan bir ülke olacağız, dahası, büyük bir ekonomik krize sürükleneceğiz. İkinci seçenekte ise kısmi bir rahatlama söz konusu olabilir.

Ancak ne olursa olsun kesin olan bir durum var ki o da Türkiye’nin bu yönetim anlayışı ile yönetilemeyeceğidir. AKP ve onun lideri artık eskimiştir, kendi deyimleriyle “Eski Türkiye”yi temsil etmektedir. Muhalefetin önünde ise yeni ufuklar vardır. Tüm mesele muhalefetin bunu değerlendirip değerlendiremeyeceği ile ilgilidir.

Anamuhalefet partisinden başlayalım işe. Seçim sonuçları CHP açısından yeniden yapılanmaya zorunlu kılmıştır. 2019 yılının sonbaharında karşılaşacağımız tablo bir buçuk yıl öne çekilmiştir. Tıpkı iktidar gibi parti de bir tercihle ve yol ayrımı ile karşı karşıyadır artık; Ya hiçbir şey yokmuş gibi davranıp yerel seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışacak ya da bir tartışma ve özeleştiri süreci işleterek eksik ve hatalarından dersler alan, aklıselim bir yeniden yapılanma sürecinin içine girecek.

CHP’deki sorun Genel Başkanlık sorununa indirgenemeyecek kadar derin, sistematik ve yapısaldır. Çözümlerin de o kadar geniş boyutlu ve radikal olması gerekir. Partideki durum o gitsin ben geleyim anlayışının çok ötesine geçmiştir artık.

CHP yeniden yapılanma merkezli bir programı gündemine alır gerek parti içinde gerekse gözü kulağı partide olan daha geniş bir çeperde yeni bir motivasyon ve heyecan yaratmayı başarabilirse seçim sonuçlarının yarattığı travma çok hızlı atlatılabilir ve dokuz ay sonra yapılacak yerel yönetim seçimlerinde psikolojik üstünlüğü ele geçirebilir.

Bu hava ile başta İstanbul ve Ankara olmak üzere hayır çıkmış bütün kentlerde ciddi bir yönetim iddiası konulabilir. Buralarda elde edilecek başarılar karşısında Erdoğan’ın iktidarı sürdürme şansı kalmayacaktır. Bir erken seçim, CHP’nin başını çektiği hayır blokunun Türkiye’de iktidar kurması ile sonuçlanacaktır.

Batıdan aldığı stratejik oylar sayesinde barajı aşan HPD, kendine uzatılan bu eli iyi görmeli ve bu fırsatı çok iyi değerlendirmelidir. Tıpkı 7 Haziran sürecinde olduğu gibi HPD’nin önünde yeniden Türkiyelileşme ve ülkenin demokratikleşmesine katkı sunma şansı ve olanağı vardır. HDP’nin bu yönde ilerlemesi, hem Türkiye için büyük bir kazanım olacaktır hem de bu partiyi Erdoğan çizgisinin karşısında yer alan cephenin daha kabul edilebilir bir unsuru haline getirecektir

İyi Parti artık yeni bir merkez sağ seçenek olmuştur. Kurulduktan sadece 7 ay sonra yüzde 10 gibi hatırı sayılır bir oy alan parti, önümüzdeki dönem AKP’den çözülen ancak CHP ya da HDP’ye akması sosyolojik ve kültürel olarak çok zor olan seçmenin önemli bir adresi olabilir. AKP seçmeni artık AKP ve MHP arasında bir tercih yapmak zorunda kalmayacaktır. Sonuç olarak, bu seçimi her ne kadar Erdoğan kazanmış olsa da belli şartlar altında önümüzdeki dönem karşısında çok daha güçlü bir muhalefet bulacaktır. Türkiye’de kısa bir süre sonra bir iktidar değişimi için bütün nesnel koşullar mevcuttur. Ancak öznel koşullardaki eksiklikler bir an önce tamamlanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar