Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Büyük fotoğraf

Mısır 90 milyon nüfusu ve Süveyş Kanalı'nı kontrol etmesi ile Afrika, İslam ve Arap âleminin çok önemli bir ülkesidir. İslamcıların iktidarda olduğu Sudan ve Libya ile Akdeniz'e yaklaşık biner kilometrelik sınırı var. İsrail ile 210 kilometre.

Konu İsrail olunca doğal olarak bu ülkenin önemi daha da artıyor. Çünkü Mısır aynı zamanda İsrail'in kuşatması altında bulunan Gazze'ye sınır. Gazze'de Müslüman Kardeş Hamas ve diğer İslamcı gruplar var. Hepsinin ve dünyadaki tüm İslamcı parti ve örgütlerin kökeninde Müslüman Kardeşler var. Yani Mısır. Çünkü bu akımı Mısırlı Hasan el-Benna 1928'de başlatmıştı. Ve bu akım " Arap Baharı" ile birlikte gelen ve Hüsnü Mübarek'i deviren askeri darbe sonrasında yapılan seçimle iktidara geldi. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinden sağlanan milyarlarca doları bir yana bırakırsak Müslüman Kardeşlerin seçimi kazanmasının en önemli nedeni çok iyi örgütlü olmaları. Ama bu örgütlenme Mısır devletinin geleneksel kurumaları ile baş edemeyince 3 Temmuz'da askerler bir kez daha müdahale ederek Müslüman Kardeşlerin iktidarına son verdi. Bu ise başta Başbakan Erdoğan olmak üzere bölgesel ve uluslararası plan yapan dünyadaki tüm İslamcı çevreleri kızdırdı. 15 Temmuz'da İstanbul'da bir araya gelen dünyadaki tüm Müslüman Kardeşler örgütlerinin temsilcileri Mısır'daki darbeye karşı direnme ve oradaki Müslüman Kardeşleri sahiplenme kararı aldılar. Bu ise Kahire'deki askeri-sivil yönetimi çok kızdırmıştı. Çünkü onlara göre, Müslüman Kardeşler artık bir terör örgütüdür. Mısır'da her şey bu anlayış üzerine kurgulanmış ve öyle yürütülüyor. Kahire'de bulunduğumuz sırada yollarda herhangi bir askeri ya da güvenlik tedbirlerine rastlamadık ama gece saat 23'ten sabah 5'e kadar sokağa çıkma yasağı var. Müslüman Kardeşlere yönelik tutuklamalar devam ediyor. Tahrir, Rabia ve Nahda meydanları bomboş artık. Medya ise işini gücünü bırakmış Müslüman Kardeşlerle uğraşıyor. Televizyonlarda Müslüman Kardeşlere yönelik sürekli program yapılıyor. Hepsi de çok zekice hazırlanmış. Bazı radikal İslamcı grupların Sina'da gerçekleştirdiği terör eylemleri Müslüman Kardeşler karşıtı çevrelerin işini kolaylaştırıyor. Bir yıllık iktidarı döneminde 60 af yasası çıkaran ve bununla binlerce İslamcı mahkûm ve tutuklunun serbest kalmasını sağlayan Mursi'nin tutumu ise özellikle işleniyor. Yakında mahkeme karşısına çıkarılacak Mursi'ye bunlar ve daha birçok şey sorulacak.

MISIR'IN GELECEĞİ KISA SÜREDE BELİRLENECEK


Önümüzdeki dönemde asker- sivil iktidar, toplumun ekonomik ve sosyal sorunlarını çözebilirse Müslüman Kardeşlerin tekrar iktidar olma şansı kalmaz. Çünkü onların aldığı oylar ağırlıklı olarak şehir ve kırsaldaki yoksul çevrelerden geliyordu. Büyük kentlerde şansları daha az. Son iki ayda yapılan üniversite seçimlerinde Müslüman Kardeşler hep hezimete uğradı. Örneğin Kahire Üniversitesi'nin yönetim seçiminde 76 sandalyeden yalnızca 3 sandalye kazanabildiler.

Özetle Müslüman Kardeşlerin tekrar iktidar olma şansı kısa ve orta vadede çok zor görünüyor. Bunu kesinleştirmek için içeride her türlü önlemi alan asker- sivil yönetim bölgesel ve uluslararası denge ve gelişmeleri göz ardı etmiyor. Örneğin Esad'ı onaylamamalarına rağmen Şam'ın "İslamcı teröre" karşı verdiği savaşa sıcak bakıyorlar ve Ankara'nın bu teröre verdiği desteği tehlikeli buluyorlar. Yani Mısırlılar hem kendi ülkelerindeki Müslüman Kardeşlere verdiği destekten hem de Suriye'deki "İslamcı terör örgütlerine" yardımından dolayı Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti'ne çok ama çok kızgınlar. Başbakan Erdoğan bu politikalarından vazgeçmediği sürece Ankara'nın Kahire ile ilişkileri asla düzelmez. Tabi her zaman sürprizleri olan bölgesel ve uluslararası merkezlerde farklı senaryolar yazılmazsa. Belki bu senaryoların olasılıklarını gören Mısırlılar müthiş bir anti- Amerikancılık dalgası ile moral ve güç buluyorlar. Herkes "BOP ve ABD'nin İslam âlemine yönelik pis ve tehlikeli oyunlarından ve Türkiye'nin bu oyun içindeki rolünden" söz ediyor.

Ama işin içinde bir gariplik var: Bunu yapan Mısırlılar ekonomiyi kurtarmak için Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden gelen milyarlarca dolara güveniyorlar. Oysa bu ülkeler yıllarca Müslüman Kardeşleri ve diğer tüm İslamcı parti ve örgütleri beslemiş , Mursi'yi iktidara taşımış ve onu iktidardan düşüren askerlere destek vermişti. Hepsi de farklı düzeylerde de olsa Amerikan işbirlikçisi. Hepsi de ABD, Batı ve Türkiye ile birlikte el ele vermiş Kaide ve Nusra dahil Suriye'de savaşan tüm İslamcı gruplara destek veriyor.

Garip ve çelişkili olan da budur.

İşte böylesi çelişkili ve ilkesiz bir coğrafyada Mısır'da nelerin olabileceğini kestirmek pek kolay değil. Kimin gerçek tavır aldığı, kimin rol yaptığı ya da kimin ikili değil üçlü ve dörtlü oynadığı belli değil ve asla olmayacak. Bu, bizim coğrafyanın belki de genetik hastalık ve sorunudur.

Çünkü çoğunluk kendi içinde bile dürüst değil.

MISIR MURSİYE BIRAKILMAYACAK KADAR DEĞERLİDİR


İktidarların medyayı kontrol etme çabası ve bu yoldaki başarısı bu hastalıkları daha da derinleştiriyor. Böylesi durumlarda iç ve dış iktidarların medyasına düşen görev, hep ve her konuda yalan söylemektir. Yalan hep ve sürekli söylendiğinde ve iktidarın gücü ile desteklediğinde doğruya dönüştürülüyor. Irak'ın işgalinden sonra şimdi de Suriye'de yaşananlar bunun somut kanıtıdır. Türkiye'de yandaş medyanın Mısır'daki gelişmelerle ilgili tavrını da unutmamak gerekir. Tümünün farkında olan Kahire'deki askeri -sivil yönetim benim görebildiğim kadarı ile geleceğe yönelik tüm önlemleri alıyor. Onlara göre 10 bin yıllık Mısır kendi geçmişinin bir parçası olmayanlara bırakılmayacak kadar değerli ve kutsal bir ülkedir. Mursi ve Müslüman Kardeşleri iktidardan düşüren askeri müdahale, darbe ya da Mısırlıların deyimi ile İkinci Devrim işte böylesi önemli bir inancın psikolojik, sosyolojik sonra da politik alt yapısını kurmaya çalışıyor.

8-10 ayda yaşanacak gelişmeler ve yapılacak seçimler bu çabanın ne kadar başarılı olacağını kanıtlayacaktır. Yani bir yandan Mısır halkına pompalanan bu ilginç inanç diğer tarafta Mısır'ın da içinde bulunduğu bölgesel hesaplar. ABD ve İsrail ise asla bu hesapların dışında değil ve kalmayacaklardır. Durum böyle olunca herkes Mısır için çok farklı, ilginç ve bazen de tehlikeli senaryolar yazıp hazırlıyor.

Mısır için konuşulan ya da yazıp çizilen tüm senaryoların farklı zaman ve mekanlarında Müslüman Kardeşler farklı formatlarda da olsa var ve hep olacaklardır.

Mısır'ın geleceğini ise büyük ölçüde Suriye'nin geleceği belirleyecektir.

Tarih boyunca hep böyle olmuştur.

Tersi de doğru.

Belki de Mısır'da Mursi'yi kaybeden Başbakan Erdoğan'ın Suriye'ye daha fazla yüklenmesinin  nedeni budur.


Bakalım Mursi'yi deviren General Sisi bundan böyle ne yapacak?

Yarın: CHP açılımı

Önceki ve Sonraki Yazılar