Büyük günahlar

14 yıldır başımızda olan bu malum kişiler, Makyavel'in ''Prens''ine taş çıkarttırırlar. Yönetme biçimlerinin en adisine, en çirkinine sıkı sıkıya bağlılar. ''Böl ve yönet'' kuramını acımasızca, gaddarca uyguluyorlar.

''Türk-Kürt'' diye bölüyorlar. ''Alevi-Sünni'' diye bölüyorlar. ''Müslüman-Gayrımüslim'' diye bölüyorlar. Bununla yetinmiyorlar; Kendilerini inandıkları ''Yüce Yaratıcı''nın yerine koyuyor, ''Günahsızlar-Günahkârlar'' diye bölüyorlar.

Bu son bölümünde biz, yani kendilerini onaylamayan, oy vermeyen, eleştiren, muhalefet yapanlar, doğal olarak, ''günahkârlar'' kategorisine giriyoruz.

Ben bu bölümlerdekilerden biriyim. Bu yaşıma kadar, bilerek-bilmeyerek, irili-ufaklı birçok günah işledim. Sanırım hâlâ da işlemeye devam ediyorum.

Benim günahlarım ''Küçük Günahlar'' içinde. Günah söz konusu olunca matematik işlemiyor. Birkaç küçük günah toplanıp bir ''büyük günah'' yapmıyor. Çünkü semavi dinler ''Büyük Günahları'' başka bir başlık altında toplamışlar. Bu günahların özelliği Tanrı'nın bağışlamasından uzak olmaları. ''Bu günahları işleyenler bağışlanmayı beklemesinler'' diyor Kutsal Kitaplar.

Şimdi semavi dinlerin ''Büyük Günahlar'' diye nitelediği bu günahların -hepsini değil ama- bazı örneklerini sıralayacağım. Herkes kendine uyanı alsın.
Allah'a Şirk Koşmak: Adamın biri, Tayyip Bey için, ''Allah'ın bütün özelliklerini üstünde toplamış kişi'' dedi. Başka bir zat ,''Tayyip Bey'e dokunmak bile ibadettir'' dedi. Allah, Hazreti Muhammet'i ''son peygamberim'' diye açıkladı. Bir adam, ''Tayyip Bey bizim için peygamberdir'' dedi. Tayyip Bey ise o çok özendiği Osmanlı Sultanlarının ağzıyla çıkıp, '' Bre densizler, hâşâ siz ne dersiniz'' demedi. Yan cebine koydu.

Kul Hakkı Yemek: Hz. Peygamber açıkladı: ''Allah, benim huzuruma kul hakkı yemiş olarak gelmeyin dedi'' dedi. Yolsuzluk, rüşvet, tabiat yağması, ayakkabı kutularına, kasalara dolu, kamyonetlerle taşımakla bitmeyen ''Babacıkların'' paraları dünyaya parmak ısırttı. İnsanlar, iftiralarla zindanlara tıkıldı. Dövüldü, sövüldü, öldürüldü. Hesabı sorulamadı. Bu büyük günahın hesabı ''Divana'' kaldı.

Kibir: Bu ''Büyük Günah'' dünyayı tuttu. Adamları Tayyip Bey'i ''Dünya Lideri'' ilan etti. Buna kendilerinden başkası inanmadı ama ''O'', herkese nizamat vermeyi hakkı-hukuku bildi. İnsanların ne yiyip içeceğinden nasıl giyineceklerine, kaç çocuk yapacaklarına kadar talimatlar verdi. Bu ''Ben her şeyi bilirim'' kibiri şu son sözleri ile tavan yaptı. '' Ben gidersem devlet yıkılır'' dedi. Bu lafa karşı diller lâl oldu.

Öfke-Yıkıcılık: 14 yıldır, seçim günü akşamları yaptığı ''balkon konuşmaları'' dışında Tayyip Bey'in konuşmaları, öfkesinin sınırsızlığını cümle âleme gösteriyor. Beyefendinin ağzından kelimeler, bir volkandan sıçrayan kızgın lavlar gibi çıkıyor. Bir TV söyleşisinde program yapımcısı-korka korka- neden böyle öfkeli konuştuğunu sordu. Tayyip Bey, ''Türk halkı bunu satın aldı'' diye yanıtladı. Yani ''bunu beğeniyor'' demeye getirdi. Böylece, semavi dinlerin bu 'Büyük Günahına'' tüm halkı da ortak ediverdi.

Şimdi ey okuyucu sen karar ver: Benim 69 yıldır biriktirdiğim küçük küçük günahlarım, tek tanrılı dinlerin ''affedilmez'' dediği bu “Büyük Günahlar”ın yanında nedir ki? Bir AKP Milletvekilinin dediği gibi, onların var da benim ''günah işleme özgürlüğüm'' yok mu?
 


Önceki ve Sonraki Yazılar