Büyük hırsız!

Biz tuhaf insanlarız. Çoğu zaman trajedilerimizden gülünçlükler çıkartıp eğlenir hale geldik. Yine böyle kısa bir gülmece hikayesi anlatacağım…
Dün İzmir Adliyesi’nin önündeydim. ‘Hırsız, katil Erdoğan’ dediği gerekçesiyle tutuklanan Onur Kılıç’ın babasıyla tanıştık. Önceki gün hapishanedeki oğluyla görüşme fırsatı olmuş. Onur’u farklı suçlardan 25 kadar tutukluyla beraber ‘müşahede’de tutuyorlarmış. İçlerinde hırsızlar da var.
Bütün tutuklular, hatta hapishane personeli Onur’a sempatiyle yaklaşıyormuş. Lakin hırsızlar biraz burukmuş. “Birader, biz ekmeğimizin peşindeyiz. Bir daha slogan atarken ‘Büyük Hırsız’ deyin bari” diye serzenişte bulunuyorlarmış! Vallahi doğru söylüyorum…
Anlaşılan o ki, ülkemizin hırsızları, cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden unsurla birlikte anılmaktan rahatsız. Kendi adıma, onları üzmeyecek bir formül arıyorum…

***

Memleketimiz hukuk skandallarına şahit oluyor. Hadi, mahkemeleri anladık, Yargı denen müessese iyice siyasallaştı ve savcılar, hakimler iktidara hizmet etmedikleri takdirde sürülüyorlar, baskıya uğruyorlar…
Peki ya üniversiteler?
Rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri akademik faaliyeti bırakmış, üniversitelerde hırsız-polis oynamaya başlamış. Mahkeme kuruyorlar, öğrencilere türlü cezalar yağdırıyorlar.
Bugün Kocaeli Üniversitesi’nde 61 genç kardeşimiz savunma verecek. Bu 61 kardeşimize istenen toplam ceza 80 sene okuldan uzaklaştırma!
Sebep ne? HEPAR’lı bir kısım şahıs gençlerin stantlarına saldırmış, gençler de kendilerini savunmuştu; bir de Anadolu Gençlik denen şeriatçı topluluğu ‘Noel İslam’a aykırıdır’ diye eylem yapmaya kalkınca, genç kardeşlerimiz nefret suçu işleyen bu topluluğa karşı çıkmıştı.
Rektör Sadettin Hülagü idaresindeki heyet de, polis tutanaklarına baka baka iddianameler hazırladı. Tabii faşist, şeriatçı saldırganlara yönelik bir soruşturma yok ortada. Solcu öğrencileri 80 yıl uzaklaştırmak istiyorlar okuldan.
Bu Rektör Hülagü’ye, “Birader, sen şu savcılık, gardiyanlık hevesini hele bir geç de, Kocaeli Üniversitesi ne türden uluslararası akademik başarılara imza atıyor, bilimsel hangi gelişmeyi sağladınız, icadınız-mucidiniz var mı, onlardan bahset” desek, ‘tıs’ sesi çıkacak. Eğitim müessesesini el birliğiyle hapishane müessesesine çevirdiler, daha da üstüne tüy dikmeye çalışıyorlar!..

***


Bu toplumu mahveden bir iktidarla muhatabız.
Hafta sonundan bu yana çok fena hissediyoruz hepimiz. Gözümüzün önünde her an Özgecan’ın o güzelim yüzü duruyor…
Binlerce insan sokaklara döküldü öfkesini haykırmak için. Evet, tek başına Özgecan vakası bir öfke patlaması yaratmak için son derece yeterli. Ama halkın öfkesinde başka bir yan var. Memleketimizdeki tecavüzcü, cani toplamın farkında herkes. Giderek çoğalan, etrafımızı saran ve mevcut iktidar tarafından sürekli beslenen aşağılık bir kütle kuşatıyor etrafımızı.
Evet, Nihat Doğan’ın hali bunun bir özetidir ama Nihat Doğan ne yazık ki yalnız değildir. Onun gibi utanç verici insanlar bir hayli fazladır ve gündelik yaşama onlar egemen olmaktadır. Örtünmeyen ve evine tıkılıp kalmayan her kadının tecavüzü hak ettiğini düşünüyorlar. İkiyüzlü ve çirkinler. Erzurum’da bir imamın kendi kız kardeşlerine senelerce ‘ihtiyaç üzerine’ tecavüz ettiğini hatırlatmak bile utanç veriyor bana. Ama onlar utanmıyorlar. Bir örgütlü utanmazlıkla karşı karşıyayız.
Halkın dizginlenemez öfkesi bu utanmazlığadır aynı zamanda.
Ve ne yazık ki artık yaşamın her alanında büyük bir kavga vermek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar