Çağımız futbolunun vebası: Şike

Önümüzdeki hafta Süper Lig start alacak. Biz taraftarlar stadyumlara koşacak, tuttuğumuz takımları destekleyeceğiz.

Yenildiğimiz zaman üzülecek, yendiğimiz zaman sevineceğiz. Her gün futbol konuşup, pozisyonları değerlendirecek, derinlemesine yorumlar yapacağız.

Rakip takımı tutan en yakın dostlarımızla, kırıcı, üzücü tartışmalara gireceğiz. Ama pek çoğumuz, sahada oynananın bir spor müsabakasından çok, senaryosu ‘hatırlı abilerce’ yazılmış bir tiyatro olduğunun farkına varamayacağız.

Bu senaryonun ana çatısı şike üzerine kurulmuştur. Aktörleri; bu pisliğe bulaşmış futbolcular, hakemler, teknik adamlar, futbolcu menajerleri ve kulüp yöneticileridir. Yönetmenler ise; başta bahis şirketleri, mafya, polis ve siyaset dünyasından bazı ‘ağır abileri’dir.

Bu tiyatro yeryüzünde her ülkede farklı bir dekor ve oyuncular eşliğinde sahneye konulmaktadır. Yazımıza devam etmeden önce, işini dürüstçe yapan futbolcuları, hakemleri, teknik adamları, futbolcu menajerlerini ve kulüp yöneticilerini (ki bunlar çoğunluktadır) tenzih edelim.

Genelleme yapma gibi bir niyetim asla yoktur. Sadece bu pisliğe bulaşanları kast ettiğim anlaşılmalıdır.

Yazımıza önce şikenin tanımı ile başlayalım. Ansiklopedik anlamda şike; "bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda dikkat etmemiz gereken nokta, ‘maddi veya manevi çıkar’ karşılığı olmasıdır. Yani illa ki para karşılığı bir anlaşma olması gerekmemektedir. Bazılarımızın, bu eylemi masumlaştırmak için kullandığı ‘hatır şikesi’ de bu tanımda yer almaktadır.

Sporda şikenin gelişmesi ve yaygınlaşmasına etki eden üç temel etken vardır;
a) Profesyonelleşme,
b) Sporun endüstrileşmesi
c) Müşterek bahislerin yaygınlaşması

Yukarıda belirtilen etkenlere ek olarak, gerek uluslararası alanda gerekse ülkeler bazında şikeye karşı caydırıcı hukuki cezaların olmayışı da şikeyi yaygınlaştıran başka bir etken olmuştur.

UEFA ve FIFA şikeye karşı caydırıcı cezaları yönetmeliklerine daha yeni koymuşlardır. Buna karşın kendi organizasyonlarının en üst seviyesinde dahi rüşvet ve şike ikilisini engelleyememektedirler.

Müşterek bahis oynan her yerde şike de söz konusu olmaktadır. Teknolojinin gelişimi ve özellikle internetin yaygınlaşması ile birlikte şike, uluslararası mafyanın eline geçmiş ve daha da yaygınlaşmıştır.

Günümüzde şikenin patronları Uzak Doğu mafyasıdır.

Nerdeyse tüm dünyadaki şike girişimleri Uzak Doğu mafyası tarafından gerçekleştirilmektedir. Futboldan boksa, basketboldan karateye, hatta tazı yarışlarına kadar bahis oynamaya konu olan her türlü yarışmaya şike bulaşmıştır.

Şikenin şiddeti ve yaygınlığı, ülkenin yönetim yapısı ile doğru orantılıdır. Demokrasinin olduğu, hukukun üstünlüğünün sağlandığı ülkelerde şikeye daha az rastlanırken, totaliter rejimlerin olduğu ülkelerde oldukça yaygındır.

Bu yüzden şikenin komuta kademesi uzak doğudur. Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde yapılan şike operasyonları her ne kadar hızla ört bas edilmiş olsa da tek yararı toplumun gözünde şikenin varlığının netleşmiş olmasıdır.

Bilimin temeli şüpheciliktir. Bu yazının amacı; futbol taraftarlarına izledikleri maçların pozisyonlarını, hakem kararlarını ve sonuçlarını değerlendirirken bu şüphecilik gözlüğünü kullandırmaktır.

Yazımın temel kaynağı; Declan Hill’in yazdığı “Şike; Futbol ve Organize Suçlar” adlı araştırma kitabıdır. Kitap, somut ve yasal delillere ve belgelere dayanarak yazılmıştır.

Kitaptaki bilgilere ek olarak, futbol endüstrisi içinde uzun yıllar içinde edindiğim naçizane tecrübe ve bilgilerimi de katmak istiyorum.

Şahsıma yapılan ilk şike itirafı, 2000 yılında Beşiktaş’a yönetici olarak seçildiğim dönemde gerçekleşti. Çocukluğumun efsane kalecilerinden biri telefonla arayarak randevu istedi. Bu efsane kalecinin bir maddi çıkar peşinde olduğunu bilmeme rağmen kendisine randevu verdim.

Hayat hikayesini yazdırdığı bir kitabını yardım amaçlı olarak yüksek bir fiyattan satmak istiyordu. Kitabın bazı bölümlerinde de şike yaptığı maçları espirili bir dille anlatmıştı.

Sohbetimiz esnasında konu döndü dolaştı şikeye geldi. Kendisinin transfer pazarlıklarında, ücret artı 5 ya da 6 maç istediğini söylemişti.

“Ücreti anladım da, 5-6 maç ne demek”, diye sorduğumda, güldü ve “satacağım maç sayısı”, dedi.

Ama hemen sonra, “bu maçların hepsini para karşılığı satmazdım. Kimini rakip takımlardaki arkadaşlara kıyak olsun diye, kimini de sevgililerimi mutlu etmek için kaybederdim” dedi.

Yani, günümüzün deyimiyle, ‘hatır şikesi’. Bu sohbetten birkaç yıl sonra aynı hikayelerini bir TV programında daha detaylı anlatmıştı.

Şikenin arkasındaki en önemli güçler bahis şirketleri ve mafyasıdır. Bunun yanı sıra, futbolun yöneticileri de önemli güçlerden biridir.

Bahis şirketlerinin amacı, maçın sonucunu ve maç içindeki pozisyon ve kararları etkileyerek para kazanmaktır. Bilindiği üzere artık sadece maçın sonucu üzerinden bahis oynanmamaktadır.

Gollerin atılacağı dakikalar, kırmızı ve sarı kartlar, hatta ilk taç atışı, ilk korner vuruşu gibi pozisyonlar bile bahis konusu olmaktadır.

Kirli işlere karışan futbol yöneticileri ise hem bahisten para kazanmakta hem de bahis dışı organizasyonlardan.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyelerinin, Olimpiyat yapılacak ülkeleri belirlerken aldıkları rüşvetler tüm dünya medyasına konu olmuştur.

Futbol dünyasının zirvesi olan FIFA’nın yöneticileri hakkında başlatılan soruşturmalar ise çok tazedir.

Bazen de, ülke federasyonları prestij kazanmak için, uluslararası arenada başarılı olacağına ve ülkeye puan kazandıracağına inandıkları takımların şampiyon olması için ayarlamalar yaparlar.

Futbolun baronları bu kirli işlerini ‘koşucu’ olarak adlandırdıkları adamları vasıtasıyla yaparlar. Koşucu’lar futbolcularla doğrudan ilişkiye girmezler. Bunun en kolay yolu, kirli işlere bulaşmış futbolcu menejerleri ve eski futbolcuları kullanmaktır.

Zira bu iki gurup insanın futbolcularla teması çok fazla dikkat çekmez. Bu maşaların, zayıf karakterli futbolcuları ‘ikna’ etmesi daha kolaydır.

Onlar, hangi futbolcunun şike yapabileceğini hangisinin yapmayacağını iyi bilirler. Futbolcuların maddi durumlarını, aile ilişkilerini, sekse ve kumara düşkünlüklerini araştırır ve takip ederler.

Şikeye en uygun futbolcular bu tür zaafları olanlardır. Hakemlere gelince; yapılan araştırmalar, şikeye bulaşan hakemlerle doğrudan temas kurulduğunu göstermektedir.

Futbol endüstrisinde aktif rol alana kadar, şike için üç önemli gösterge olduğunu zannederdim; Penaltılar, kendi kalesine goller ve kırmız kartlar. Oysa şike yapıldığı belgelenmiş maçlardan elde edilen istatistikler, bu öğelerin şike yapılan maçlarda, dürüst oynanan maçlara nazaran daha az olduğunu göstermektedir.

Şike yapan bir futbolcu, penaltı yaptırarak ya da kendi kalesine gol atarak kendini deşifre etmek istemez. Bunlar amaca ulaşmak için en son çarelerdir. Yine, şike yapan bir futbolcunun sahada kalması atılmasından çok daha yararlıdır. Oyunda kalarak hem dikkati çekmez, hem de amaca ulaşmak için çaba sarf eder.

Son dakikalarda verilen penaltılar ya da uzatma dakikalarında gelen gollerin şike sonucu gerçekleştiğine yönelik yaygın bir inanış vardır. Şike yapılan maçların istatistiklerine baktığımızda bu inanışın da çok doğru olmadığını görmekteyiz.

Genel olarak, şikeli maçların ilk golleri ilk dakikalarda gelmekte ve istenen sonuca ilk yarıda ulaşılmaktadır. İkinci yarıda ise üstün bir performans ortaya konularak şike görüntüsü silinmek istenmektedir. Çünkü şikeyi yapan futbolcu da, hakem de maç içinde en kısa sürede sonuca gitmek isterler.

Yazının amacı şikenin geri planını anlatmak olmadığından, sahada şikenin nasıl gerçekleştiğine göz atalım ve aktörlerin davranışlarını inceleyelim:

1) Kaleciler: Şikenin gerçekleşmesi için kilit adamlardır. Stratejileri çok basittir; iyi bir kalecinin yapacağının tam tersini yapmak. Örneğin, rakiple karşı karşıya kaldığı pozisyonda bilinçli olarak kalesini terk etmeli ki, pozisyonun gol olma olasılığı yüksek olsun. Ya da durması gereken yerden bir metre geride durması yeterlidir. Forvet şutunu atınca topa var gücü ile atlar ama golü önleyemez. Ya da köşeye giden topu çıkartmak için tek elle hamle yapması gerekiyorken, çift elle yaparak uzanabileceği mesafeyi kısaltır ve bu hatayı ancak futbolu iyi bilenler fark edebilir.

Bir başka kaleci taktiği de yakaladıkları topu ellerinden düşürmektir. Bu tür pozisyonlar pek çoğumuzca masum bir hata olarak kabul edilir. Oysa kalecilerin futbolla tanıştıkları ilk derslerinde, hocalarının onlara anlattığı şey, ‘topu yakala ve onu tüm vücudunla sar’dır.

Bu ve diğer taktikleri kullanan kalecilerin gollerden sonraki genel davranışları hep aynıdır; en yakınındaki futbolculara deliler gibi bağırıp, sanki istem dışı masumane bir hata yapmış gibi dövünmeye başlarlar. Hatta abartıp kafalarını direklere vuranlar bile vardır.

2) Defans oyuncuları: Şike için defans oyuncularını da işin içine katmak gerekir. Çünkü en ufak hataları golle sonuçlanabilir. Şike yapan defans oyuncusu, kalecisine öyle bir pas atar ki kaleci bu pası alamayacak ya da uzaklaştıramayacak mesafededir. Bu arada rakip oyuncu araya girerek kaleci ile karşı karşıya kalır ve golünü atar. Buna futbolda ‘intihar pası’ denilir.

Şikeci defans oyuncusunun bir başka taktiği ise, kaçak oynayarak rakip forvetin yanından geçip gitmesine müsaade etmektir. Bu oyuncu bir bek ise maç içinde süpürücü liberoya yardıma gitmez. Aynı şey stoperler için de geçerlidir; şike yapmışlar ise beklere yardıma gitmezler. Ama görüntüde yerlerini terk etmedikleri için görevlerini yaptıkları izlenimini verirler.

Bu tür oyuncular, kalenin beş metre yakınındayken, topu ayaklarından çıkartmak ve uzaklaştırmak yerine, rakibin üstüne gider ve topu kaptırırlar. Bazen de, ofsayt taktiği yapmak için orta sahaya kadar çıkarlar ama bir de bakarlar ki rakip forvet oyuncusu yanından geçip gitmiş.

3) Forvet Oyuncuları:
Şayet şike yapılacak takımın forvet oyuncusunun gol ortalaması yüksek ise, kaleci ve defans oyuncusu ile anlaşmış olmak yetmez. Onu bu organizasyona dahil etmek gerekir.

Forvet oyuncularına biçilen rol ise şöyledir; Rakip defansın ayağından topu kapmasına olanak sağlayacak kadar topu ayağında tutmak, rakip defansın tam üstüne doğru dripling yaparak, topu kolayca kapmasına olanak sağlamak ve gol fırsatı yakaladığında ya topu kalecinin üzerine vurmak ya da dışarı atmak.

Forvet oyuncusu da kaleciler gibi, kaçırdıkları her golden sonra kendilerini yerden yere atıp, küfürler eder ve saçlarını yolarlar.

4) Orta Saha Oyuncuları: Tam kaleye yakın oynamadıkları için, şike operasyonunda kaleciler, defans oyuncuları ve forvetler kadar önemli değillerdir. Ama yine de maç sonucunu garantiye almak için onlar da devreye sokulurlar.

Şikeci orta saha oyuncularına biçilen görev ise şöyledir; Rakip oyuncuların topu kendisinden kapmasına olanak sağlayacak kadar ayağında tutmak, sürekli geri pas yaparak takımın oyun ritmini bozmak, arkadaşlarının ortasına paslar atarak topun rakip tarafından kapılmasını sağlamak, geniş alanlara top atmayarak, topun kendi yarı sahasında kalmasını sağlamak.

Şikeci oyuncuların genel görüntüsü canını dişine takmış gibi oynuyor gözükmektir.

5) Hakemler: Şikeci oyuncular genellikle penaltı yapmaktan kaçınırlar. Zira penaltı yapıp, şimşekleri üzerine çekmektense, rakibin yanından gelip geçmesine müsaade etmek daha masumane görünür. Şayet maçta şike organizasyonu hakemle yapılmışsa, o zaman penaltılar devreye girer.

Şikeye bulaşmış bir hakemin davranışları ilk dakikalardan belli olur. Kazanmasını istediği tarafın sertliklerini daha ilk dakikalardan itibaren hoşgörü ile karşılayıp, diğer takımın her hareketine faul çalıp, gereksiz sarı kartlar göstererek moralleri bozmaya çalışır. Böylece rakibin dengesini bozarak daha çok hata yapmalarını ve önemli oyuncularının kırmızı kart görmelerini sağlar.

Kazanması gereken takımın ilk yarıda işi bitirmesi için faul ve ofsaytları görmez ve gol pozisyonları yaratmalarını sağlarlar. Yapılan istatistikler, şikeli maçların ilk on dakikasında istenilen skorun elde edildiğini göstermektedir. Beklenen gol gelmezse penaltı pozisyonu yaratırlar ve genel olarak penaltılarını ilk yarıda verirler. Maçın son dakikalarında yarattıkları avantajlar veya penaltılar ise sonucu garanti altına almak içindir. Kazanmasını istediği takım şayet maçın son bölümüne 1-0 önde girmiş ise bu skoru garanti altına almak için bir ikinci gol gerekmektedir.

Yine yapılan istatistiklere göre, hakemlerin satın alınmasıyla şike %79 oranında başarı sağlıyor. Futbolcular satın alındığında ise bu oran %83’e çıkıyor. Yine de pek çok şike organizatörü hakemlerin satın alınmasıyla, onlara verilen paraya değecek kesin sonuç elde edilemeyeceğine inanmaktadırlar. Hakem sonuçta penaltıyı çalar ama topun gerisindeki oyuncu penaltıyı kaçırırsa hakemin yapacağı çok fazla şey kalmaz.

Yukarıda anlattığım şikeye bulaşmış futbolcu davranışları ile ilgili olarak ülkemizde gerçekleşmiş pek çok olayı burada örneklememiz mümkün. Ancak bu yazı ile amacımız, tüm taraftarlara yeni sezonda maçları izlerken kritik pozisyonları değerlendirmeleri için farklı bir perspektif kazandırmaktır.

Pozisyonları değerlendirirken olaya biraz şüphe katmak hiç de fena olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar