'Çiçek açarken budanan kurumlar'


Yukarıdaki başlığı Sabahattin Eyüboğlu’nun bir yazısından aldım.

Sabahattin Eyüboğlu, Yüksek Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik, Milli Eğitim Bakanlığı çeviri bürosu başkanlığı, Talim Terbiye Kurulu üyeliği  yapmış gerçek bir aydın, bir düşünür.

İşte onun bugün de geçerliliğini koruyan Köy Enstitüleriyle ilgili sözleri:

 
“Köy Enstitüleri, Atatürk’ün, köylüleri kulları sayan padişahlığı kapı dışarı edip, köylü efendimizdir, demesi üzerine kurulmuştur.”

“Köy Enstitüleri bu memlekette kurulmuş, kurulacak halkçı, gerçekçi, ilerici, kelimenin tam anlamıyla milli eğitim kurumlarının başında gelir.”

          
“Köy Enstitüleri, bizim için biçilmiş bir kaftandı; iş eğitiminde dünyanın er geç gideceği yoldu. Beş altı yılda alınmış sonuçlara bakılacak olursa, enstitüler bugüne dek milletçe okur-yazarlığımızı sağlamakla kalmayacak, belki ezberci eğitimin, bütün okullarımızdan kalkmasına yol açacaktı.”

“Köy Enstitülerinin ana ilkesi olan iş eğitimi, okulun tüketici değil, üretici olması, üretme çabasının başlı başına bir ahlak yolu olduğu düşüncesi, Köy Enstitülerini Batı okullarından pek azının varabildiği, varsa da uygulayamadığı bir devrimciliğe ulaştırmıştır.” 


“Düşünceden işe ya da işten düşünceye: Köy Enstitülerinin programını hazırlarken de, gündelik hayatını yaşarken de Tonguç’un düsturu buydu. 1936-1946 yıllarında Tonguç’un pazarı, bayramı, gecesi, gündüzü, ekmeği, sevgileri, rüyaları –rüya görebilecek kadar uyuyabildiyse- teker teker her birinin kuruluşunu iş edindiği Köy Enstitüleriyle doludur.”

“Beş altı yıl içinde Köy Enstitülerinin başardıkları eğitim reformu, en kötü koşullar içinde kurdukları binlerce yapı, en çok çorak yerlerde tutturdukları yüz binlerce ağaç, gelmez dedikleri yere getirdikleri su, hem de elektriğiyle birlikte;  gidilmez dedikleri köylere gönderilen on binlerce öğretmen ve eğitmen, hem de bir zanaatla birlikte, memleketin bir ucundan öbür ucuna gönderdikleri, tanıttıkları ekipler, ortak değerler, bilgiler, sevgiler…”


“Çorak bir yeri yemyeşil etmek, bir bataklığı kurutmak, susuz yere su getirmek, Köy Enstitülerinde ahlak eğitiminin ta kendisi oluyor, vatan sevgisi, insan sevgisi, bilim sevgisi bu işler kendiliğinden kazanılıyordu.”

“Bağımsız ve mutlu Türkiye isteyenler kendi çocuklarıyla birlikte, bütün Türk çocuklarının erkenden üretici, yediğini hak ettirici bir eğitim görmesini istemelidir. İnsanın insanı sömürmeyeceği, daha haklı düzeni ancak böyle yetişecek gençler kurabilir Türkiye’de ve dünyada.”

“Köy Enstitülerinde tükettiği kadar üretmeyen, üretemeyen, üretime yardımcı olmayan insan göze batıyor, kendiliğinden İMECE dışına çıkması olanaksızlaşıyordu.”

              
“Köy Enstitüleri, Türk eğitimcilerinin ilk orijinal büyük eseri ve köy çocuklarının yaratıcılık destanı oldu.”

 
“Dünya eğitim tarihimize katkımız olan Köy Enstitüleri yeşerirken körelten halk değil, Atatürk ve halkın sinsi düşmanlarıdır.” 

“…O kadar ki, insanın rasgeldiğine: ‘Köy Enstitüleri hakkında ne düşündüğünü söyle, kim olduğunu söyleyeyim’ diyeceği geliyor.”

 
Sabahattin Eyüboğlu yine bir yazısında. “…Gecenin ortasında öten horozlar, vakitsiz açan kayısı çiçekleriymiş meğer Köy Enstitüleri.” (1-2) diyor.

Bu aydınlık kurumlar budandığı, kapatıldığı için eğitimde 4+4+4 karanlığına geldik.

              
NOT: Unutulmaz Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in kızı, değerli şair Can Yücel’in ikizi Canan Yücel Eronat’ı, enstitülerin kuruluş yıldönümü olan 17 Nisan günü sonsuzluğa uğurladık. Canan Hanım, babasının manevi mirasını onurla taşıyan, çağdaş bir Cumhuriyet kadınıydı. Onun dost canlısı sıcaklığını hiç unutmayacağız. Yücel Ailesi’nin ve sevenlerinin başı sağ olsun.

1) Abdullah Özkucur, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayını, 2013.

2) Mavi ve Kara, Sabahattin Eyüboğlu, Çan Yayınları 1967

Önceki ve Sonraki Yazılar