Süleyman Karan

Süleyman Karan

'Ceddin deden, neslin baban' ya da yedi ceddin hikayesi

Her kim olursak olalım, bir köke ihtayıcımız var. Kahramanlık hikayelerine, hatta hatta kahramanlık masallarına... Masal anlatacaksın ki çocuğa, mesela babası her ne kadar kötü olursa olsun, mesela sabah akşam annesin döverse dövsün, ses çıkarmayacak pısacak öyle oturacak. Çünkü masalın kıssadan hissesi her zaman, ‘babaya karşı durulmaz’la biter. Masal anlatacaksın ki çocuğa, tavuk kümesinde varsa bir ördek, onu tepelemek için daha civcivken hayal kuracak. Çünkü ördek daha renkli, sürekli vakvaklayan, kümesin o düz rengini bozan, kümeste huzur bırakmayan bir ‘yabancı’!

Çarşafa dolanan kahramanlar


Rus uçağı düştüğünden bu yana, bir hamasettir gidiyor bir cenahta... Bir diğer uç cenahta ise çok garip bir ruh hali... Olan arada kalan insan gibi insana oluyor. Bu cenahlardan hamaset yapanlar, genelde silik, ödlek, kahramanlık edebiyatı yapıp, biraz sıkıyı gördü mü anında arkadaşını ortada bırakıp kaçak tipler. Tam tipolojiyi anlamak için, komşunun perdesini, çarşafını kapıp reisin mitinginde öne geçip yaltaklanan “Kefenimizi aldık geldik” diyen Osmanlı çocuklarını örnek vereyim. Anlayın siz... Bu tip, Wilhelm Reich'ın 'Dinle Küçük Adam'ında ayrıntılarıyla anlatılan, muktedirle bir olmaya çalışan tipin en berbat çeşidi ve bunlar cins cins olabiliyor.

Gün boyu orada burada rastlıyorsunuz? Mesela mahalledeki en kazıkçı esnaf, dula yetime yılışan türünden, bir bakmışsınız kahramanlık türküsü söylemekte... Hani polise yaltaklanan, mahallenin kalantorunun elini ayağına öpen cins bu. Uçak düştüğünden bu yana savaş naraları atıyor. Müşterisinden de destek bekliyor, eğer müşteri aynı fikirde değilse, önce bir-iki Osmanlı masalı anlatıyor, eğer kafası basmayacak bir cevap alırsa kesiyor sesini...

İş dönüp dolaşıp mehter marşına bağlanıyor, 'Ceddin deden, neslin baban' nakaratına... Anlayacağınız ataya, dedeye, soya, boya... Ve ne hikmetse, bakıyorsunuz, ne atasından var haberi, ne de babasından... Ne denmişse ona, ona tekrarlıyor!

Ceddin en kötü kanı

Şu cet meselesi önemli gerçekten... Ceddin olarak kimi seçmişsen (çünkü seç seç al bir şeydir bu) soyun, huyun, cibilliyetin de o! Mesela bu kendini Moskof terminatörü sanan küçük adam için, soy dedin mi Göktürk yoktur, Selçuklu yoktur, Ertuğrul Gazi yoktur! Osman Bey adı sebebiyle bilinir, Yavuz pek makbuldür. Fatih'in sadece fetihçi yanı iyidir. Kanuni'nin kanunları da ilgilendirmez onları, bir ilgilendikleri Viyana'dır! Zaten Viyana'nın kapısından dönmenin suçu da Kanuni'nin değil, sadrazamındır onlara göre! Bu da kulak dolgunluğuyla duyanı tabii.. Ha varsa yoksa bir de Abdülhamit'tir.

Bunlar yeter de artar onlara.... İşte bu yüzdendir ki, Karaman Beyliği'nden söz bile etmezler. Türkler'in Arap ve Fars kültürü etkisine girmesine direnen, yani atasına sahip çıkan bu beylik, onlar için haindir. Budur bunların ceddine saygısı işte... Yavuz'u çok severler, zira o başlatmıştır Türk'ü Türk'e kıydırmayı Anadolu'da, Şah İsmail'e savaşı bahane edip! O yüzden köprünün adı Yavuz Sultan Selim oldu diye zil takıp oynarlar.

Harem ağası ceddiyle övünenler

Abdülhamit Han dedikleri padişah, gerçekten de imparatorluğu kaybetmemek için elinden geleni yapmış biridir de, onların sevdikleri yanı halkı bölmesidir ikiye... Jurnalciliğin ve paranoyanın sınır tanımadığı imparatorluğun çöküş dönemi pek hoşlarına gider. Bu sebepledir ki, bu 'küçük adamlar' 12 Eylül boyunca komşusunu işkenceye yollamak için polise ihbar üstüne ihbar yapmıştır. Bu güruh linç etmeyi de pek sever, tek kişiye 50 kişi saldırmaları hep bundandır. Hanedanın yozluğunun tüm özelliklerini almışlardır da, bunlar, “Benim büyük dedem Abdülmecit'in harem ağasıydı” diye övünebilecek kadar mülevvestir!

Bunlar Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele karşı mücadele eden yurtseverler değildir. Bunlar o kirli mirastan düşmanla anlaşmayı seçen, halka karşı İngilizler'le işbirliği yapan Anzavur'u beller cet olarak... Yine vapura atlayıp ülkeyi terk eden padişaha ağıt yakarlar da, onun Mustafa Kemal'ın idam fermanını imzalamasını 'emperyalist baskısı' diye sineye çekerler. Zira el etek öpenden değil kahraman, adam bile çıkmaz. O yüzdendir Kurtuluş Savaşı'da Kuvva-ı Milliye savaşacak insan bulmakta zorlanmıVe işte yine bu yüzdendir ki, hep “Dik dur eğilme” diye bağırırlar. Zira bilirler ki pek bir omurgasızdırlar, alışmışlardır el etek öpmeye dik durmayı bilmezler! Emin olun ilk kaçanlar, hep bu çarşafa bürünüp “Kefenimizi giydik geldik” diyenlerdir tarihte!

Bu toprağın iki mirası

Dedik ya, ceddini seçen, karakterini seçer... Bu atanın damarında temiz kan da akar. Mesela Orta Asya'dan gelene kadar önüne çıkan tüm çürümüş imparatorlukları dönüştüren budur, Türk-Acem-Kürt kardeşçe kurulan Selçuklu da budur, ceberruta, muktedire ayaklanan Babai de budur, Şeyh Bedreddin de budur. Bu topraklarda binlerce yıllık kültürün iyi özünü alanlar neyse ki hala çoğunlukta ve bunlardan bir tanesi bile Moskof'u ezeceğiz diye böğürmez. Öyle sessiz sessiz gider gerekirse bir gün cepheye, yurdunu savunmaya... NATO'ya güvenip efelenmek olsaydı mesele eğer, zamanında Almanya'ya güvenip maceraya atılanların utancını yaşanır. Tarih tekerrür ediyor bazen, elin emperyalistiyle Suriye'de vekalet savaşında taraf olanlar, şimdi 'vatan, millet' naraları atıyor.
Ha bir de Rusya'ya, Putin'e methiye düzen üç-beş kişi var ki, onları da ters taraftan Ali Kemal kontenjanından koyun aynı ceddin içine... Fark etmez, muktedirine övgü düzen, karakterini satar!

Ceddini seçen, karakterini seçer... İşte bu topraklarda, iki cet, iki nesil, iki karakter var. Biri bağımsızlığına, soyunun iyiliğine ve insanlığın mirasına sahip çıkanlar, diğeri muktedir kimse onun elini ayağını öpenler... İlkinden olun, onurlu olun! Ceddiniz mezarında ters dönmesin!

Önceki ve Sonraki Yazılar