Çek bir sabır

Rüzgar tersten esti, istediğimiz oyunu oynayamadık. Ben ders almam, ders veririm. Arkadaşlar siz hastamısınız? Şu soruları çevirirsen mutlu olacağım, sana ne dedim ben.dediklerimi yap.... vesaire vesaire vesaire. Bu sözler Fatih Terim’in, basın toplantılarından replikler. Belirli aralıklarla, Yakın tarihte söylenmiş, kurulmuş cümleler bunlar. Türkiye Futbol Direktörünün kızdığı anlarda biz basın mensupları ya da etrfaındaki personele attığı fırçalardan bir demet. Karşısında sebilane bardağı gibi dizilen basın mensubu abilerimin ağzını açmaya bile korktuğu, aman bana bulaşmasın da kazasız belasız atlatalım şu basın toplantısnı dediği İmparator Fatih Terim. Nezaketen, başarınıza istinaden verilmiş bu ünvanı gerçek mi sanıyosunuz siz sayın TERİM. Yani siz gerçekten bir imparator, biz de tebaanız falan mıyız sizin. Allah ını seven bana bie açıklar mı, siz benden daha tecrübelisiniz sayın meslektaşlarım. Niye korkuyoruz biz bu kadar Sayın Terim’den? Ne yapar mesela? Yani birimiz bile ''arkadaşlar siz hastamısınız'' diye sorduğunda ''hooop yavaş gel'' diyemiyorsak, ne anlamı var gezetecilik yapmanın. Kovdurur mu, döver mi, idmana mı almaz. Kovdur, hadi kovdur da görelim Alma idmana, çok da derdimdi. Dövecek hali de yok. e daha ne o zaman? Yıllardır bitmeyen agresyonuna neden katlanıypruz biz gazeteciler? Heman açalım parantezi, haketmeyenimiz  yok mudur, vardır. Maksadımızı zaman zaman aşıyor muyuz, aşıyoruz. Dünyanın her yerinde gazeteciliğini kullanarak insanları çıldırtma noktasına getiren kalemler yok mu? var. Tamam hepsine kabul ama dünyanın hiçbir yerinde bu kadar patlamaya hazır, elinde sopasıyla gezen bir teknik adam da yok. 15 gündür devam eden şu turnuvada elli tane kameranın önünde, bir tane yanındaki tercümanı azarlayan teknik adam daha gördünüz mü? Ne bekliyoruz peki bu kadar gerilimden. Bir gün sonra oynanacak maça, oyuncusundan, teknik direktörüne kadar bu denli gergin çıktığınız bir sahadan hem de İspanya karşısında rezil olmaktan kurtulacağınızı mı sanıyosunuz? Fırtına ekip, başarı biçemezsiniz. Bunun teknikle, taktikle falan alakası yok. Biz ''kafadan'' kaybedenleriz artık. Şimdi yarın bir Çek maçı oynayacağız. Kimi stoper, kimi orta saha, kimi santrafor oynatmış artık hiçbirinin önemi yok. Önemli olan tek şey, bu saatten sonra en zayıf hakla olmadan oradan dönmek. Boşverin dizilişi falan. Çıkın oynayın. Ülkeniz için, bayrağınız için, bir golle derdini tasasını unutacak insanlarınız için çıkın, terinizin son damlasına kadar savaşın. Yenildiğiniz için değil, savaşmadığınız için tepki aldınız o tribünlerden beyler. Arda bey hiç kızmayın. Kimsenin kazandığınız parada, çektiğiiz reklam filminde falan gözü yok. Oraya bu çocuklarla gittik, bu çocuklara destek olmalıyız sözüne de katılmıyorum. oraya bu çocuklarla gideceğiz tabi, başka milli takım mı var. Görevini iyi yaptığı için bir de madalya takacak halimiz yok. İyi olmak zorunda. Olmadığında tepki görmesine de küsmeye hakkı yok. Bu arabesk, dramatik yaklaşımlardan kurtulun artık. Kötü oynadı, bağrımıza basalım. Sen kötü oynamadın, sen yoktun Arda kusura bakma. Sen kafayı transferle bozmuşsun Gökhan, sen de kusura bakma. Gecenin 3’ünde transferinle ilgili açıklama yapacağına otur maçını düşün. Uzun lafın kısası, milli takım yarın gruptaki son maçında Çek Cumhuriyeti karşısında varını yoğun ortaya koyup mücadele etmek zorundadır. Eve dönersin, en iyi üçüncü olursun, olamzsın o önemli değil artık. Ama bütün dünyaya oraya sadece ŞANS ESERİ gelmediğini kanıtlamanın vaktidir. Saygılar..

Önceki ve Sonraki Yazılar