Süleyman Karan

Süleyman Karan

Cellattan korkan onun kadar şerefsiz olsun!

Çok değil bundan üç yüzyıl öncesine kadar, Avrupa’nın göbeğinde, cadı yakmak yobazların bir hobisiydi. Biraz farklı olan bir kadın, hele ki bir de şifacıysa, her an yargılanıp öldürülme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Yargılama dediğimiz, aklını peynir ekmekle yemiş bir kara cübbeli papazın ve histeri içindeki köy ya da mahalle ahalisinin vereceği karardı. Kadıncağıza akla gelmedik işkenceler yapılır, cadı olduğunu itiraf etmeye zorlanır, genelde bu iğrenç işkencelere tahammül edemeyen kadınlar, ölümü tercih edip “Cadıyım” der, çoluk çocuk çalı çırpı, odun toplar kadını bir güzel yakar, o sırada da dua ve lanet okurdu. O sıkıcı hayatlarına bir şenlik ateşi yakar, yıllarca bu pisliği birbirlerine anlatırlardı, marifet gibi... Bu şekilde onbinlerce şifacı ve pagan kadının katledildiği biliniyor. Ve tek insanın kanını serinleten şey, ABD’de değil ama Avrupa’da, 60 yıl savaşlarında bu aşağılık katillerin pek çoğunun gebermiş olmasıdır.

Olayın nasıl bir toplu manyaklık olduğunu anlamak için pek çok film çekildi 20’nci yüzyılda... Özellikle de ABD’de Salem cadı mahkemelerini konu alan... Massachusetts'e bağlı Essex, Suffolk ve Middlesex kontluklarında Şubat 1692 ile Mayıs 1693 arasında gerçekleştirilen ve sonrasında cadılıkla suçlanan bir grup insan için sulh yargıçları tarafından yönetilen yerel mahkeme duruşmalarını konu alan... Suçlamayı yapan ise bir grup toplu histeri geçiren kız çocuğuydu. Bu arada birkaç şerefsiz çıkarcı da çocukları gaza getirip, komşularının topraklarını ele geçirmeye kafaya koymuştu tabii...

Yakalım, asalım, keselim, gevşeyelim!


Duruşmalar sırasında birçok kişi yetkililer tarafından aranmamasına rağmen suçlandı, 150'den fazla insan tutuklandı ve hapse atıldı. Duruşmalara bakan iki mahkeme, 29 kişiyi suçlu buldu ve cadılıktan ölüme mahkûm etti. Suçlananlardan 19’u, 14 kadın ve beş erkek asıldı. En azından yakmadılar! Suçlananlardan bir adam yalvarmayı reddettiğinden dolayı ağır kayalar altında sıkıştırılarak idam edildi. Suçlananlardan beşi ise hapishanede öldü.

Bu arada Engizisyon artık yok belki, ama haberiniz olsun Katolik Kilisesi’nde şeytan kovma ve benzeri garip işler için departmanlar var. Bazı hastalıkları olan insanları, ailesi de meczupsa, içinde şeytan var diye olmadık işkencelere tabi tutuyorlar, bazı garibanlar da ellerinde ölüveriyor.
Neyse ki İslam Katoliklik kadar bu konuyu ciddiye almadığından bizim ‘kocakarılar’ yanmaktan kurtulmuş, köyün uzak bir köşesinde, itilmiş olarak, ama hastalık tedavi edilemedi mi kapısı çalınan bir ‘kölün delisi’ muamelesi görmüş. Biliyoruz ki bu kadınlar, aslında Türkler’in öz kültürünün bir uzantısı olan şifacı şamanlar! İslam dinini benimsemeyen, ama karşı çıkmayıp bir köşeye çekilen, paganlar...

Cadıya gerek yok her tür insan olur

İslam cadılara, şeytanı pek öyle odağına almaz, genelde daha düşük profilli kötülk timsali cinler ve her halkın kadim kültüründen gelen kötülük timsallarine karşı, bazı hacı hocanın bir geçim kapısı vardır o kadar... Cin çıkarır, büyümse şeyler yapar, garibanın parasını tokatlar. Pek bir zararları yoktur, bildik dolandırıcıdırlar, paranızı çalarlar.

Ama İslam’ın çeşitli yorumlarından yola çıkan öyle gruplar vardır ki, onlar için taşlanması, derisinin yüzülmesi, kafasının kesilmesi gereken yüzbinler vardır. İslam dünyevi bir din olduğu için, cadıya gerek yoktur bu gruplar için, onlar kendileri gibi olmayan her tür insanı cadı sayar.
21’inci yüzyılda, laik bir devletin (en azından hala anayasasında öyle yazıyor) mahkemesinde (yine anayasaya göre bağımsız yargı olduğu iddiası var), Charlie Hebdo davası sürerken, bu güruh, yargılanan iki gazeteciyi ‘kendi elleriyle cezalandırmayı’ yüksek perdeden dile getiriyor, birbirlerine gaz verip, bir de yargıça diklenip, “Cezasını siz veremiyorsanız, biz verelim” diyor. Bu potansiyel katiy sürüsü, her mahkemeye gelip, gövde gösterisi yapıyor. Ve doğrudan öldürme tehdidinde bulunan bu sürüye tek bir kolluk gücü müdahale etmiyor!

Duruşmanın Salem Cadı Mahkemeleri’nden hiç bir farkı yok. Sadece eskiden olmadığı kadar çok iş güç olduğundan sadece 50 kişi falan gelebiliyor mahkemeye... Bunlardan biri “Silahımı alıp gelecek, gazeteye saldırıp, cezalarını verecektim” diyecek kadar işin suyunu çıkaran bir yandan yemiş alperen! BBP’liymiş eskiden, belki daha öncesinde de Ülkü Ocakları’ndandı, belki adam öldürmüşlüğü de vardır, bu nedamet getirmiş hali ipten kazıktan kurtulmuş meczubun!

Güruh da belli, azmettirici de...

Bunlar kalkmış böyle esip üfürürken, bugün iktidarda olanların pek sevdiği Müslüman Kardeşler örgütüne yakınlığıyla tanınan Suriye asıllı Avusturya Müslüman Girişimi’nin Başkanı Tarafa Bahacati ise, bu iki gazetecinin köşelerinde yayınladığı Charlie Hebdo karikatürü için “Hakaret yahut incitme unsuru olmak bir yana ve tam aksine Avrupa ve Batı’da İslamofobi ile mücadelede bayrak yapılması gerek” diyor. Bunların tabii böyle zihinsel faaliyetleri olmadığından anlamaları beklenemez.
Bu cadı mahkemesi Çağlayan’da sürüyor. Bu arada hemen hatırlatalım, Salem’deki mahkemenin adı sulh ceza mahkemesiydi! Küçük Amerika biraz geriden olsa da ABD’yi izliyor değil mi? Bu arada hatırlatalım o uzun müşteki listesi, bir çete tarafından hazırlanıyor. Ellerinde 2 bin kişilik bir liste var, hedefe koydukları insanları suçlarken hep aynı listeyi veriyorlar. Bu listede yaşı 15’in altında bir sürü de çoluk çocuk var. Ha bir de tabii olaya müdahil cumhurbaşkanını çocukları var! Mahkemeye ağırlık koymak için!... Bu iki gazetecinin başına bir şey gelirse, cadı yakma töreninin müsebbiplerinin kim olduğunu bileceğiz en azından!  

Bu utanç verici ifade özgürlüğüne saldırı, tarihimize bir not olarak düşülecek. Gün gelecek, bu pisliği temizlemek de bu ülkenin yurtsever, aydınlık insanlarına düşecek! Bu arada o ‘ölüm tehditlerini’ yapan her fos kabadayı da mahkemeye sanık olarak çıkacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar