Yeni bir U-2 Olayı mı?

Düşen uçağımıza dair tablo giderek netleşiyor. Söz konusu uçağımızın Suriye tarafından gayet “Bilinçli” vurulduğu görülüyor. Lakin öyle anlaşılıyor ki olay bu aşamaya gelmeden önce bazı ciddi soru işaretleri doğuyor. Yani ki uçağımızın “Durup dururken” vurulmaktan ziyade bir “Amaca yönelik” orada bulunduğuna dair soru işaretleri mevcut.
Dolayısıyla işler uçağın “Tesadüfen” ya da “Yanlışlıkla” değil “Bir görev”den dolayı orada olduğu noktasında düğümleniyor. Bu ise basit bir “Eğitim uçuşu” değil, “Casusluk amaçlı” orada olduğu iddiasında yoğunlaşıyor. Türkiye’nin zaten çoktandır “Esed rejimine karşı bir gizli savaş yürüttüğü”, Suriyeli “İsyancıları” desteklediği ve bunun her tür “Lojistik ve istihbari faaliyeti de kapsadığı” şeklinde ifade ediliyor. Batı basınında yer alan iddiaların çoğu bu yönde.
Eğer bu iddia doğru ise uçağımızın orada Suriye’ye yönelik NATO/ABD beklentileri doğrultusunda bir faaliyet yürüttüğü sonucu çıkıyor. Bu anlamda Suriye’nin de buna “Tepki” gösterdiği anlaşılıyor. Bu iddia çok önemli. Çünkü bir komşu ülkenin uçağını vurmak kadar o ülkeye yönelik casusluk sınıfına girebilecek davranışlarda bulunmak da “Uluslararası hukuk”a göre “Sorun” teşkil ediyor.
Neyse, bu olay bana geçmişte yaşanan bir başka olayı hatırlattı. Olay zamanında büyük bir “Uluslararası skandal”a dönüşecekti. Bugünle paralellikleri açısından önemli olan olay Türkiye’nin batı politikalarına fazla entegre olmasının sonuçlarını yaşaması bakımından kıyaslanabilir.
1 Mayıs 1960 günü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) hava sahası üzerinde U-2 diye bilinen casus uçaklardan biri düşürülecekti. (Gençler bu ismi ünlü Rock grubu “Yu-Tu” ile karıştırabilirler!) Pilotu Teğmen Francis Gary Powers ise yaralı olarak ele geçecekti. (Sonunda ünlü KGB casusu Rudolf İvanoviç Abel’le Doğu Almanya sınırında değiş tokuş edildi.) Uçak gece Pakistan-Peşaver’den kalkmıştı. “Soğuk savaş” döneminde bu uçuşlara “Meteorolojik araştırma uçuşu” adı verilmişti. Asıl görevleri Sovyetler’e yönelik casusluk faaliyeti yürütmekti. 
Peki bu uçuşların bizi ilgilendiren yanı ne idi? Çok basit! Çünkü bu uçakların asıl kalkış noktası Adana-İncirlik üssü idi. Düşen uçakta aslında gidişte Adana’dan kalkmıştı ve Adana’ya dönecekti. Bu ise açıkça “Türkiye’nin topraklarını casusluk amaçlı kullandırması” anlamına geliyor ve “Düşmanca” bir tutum kabul ediliyordu.
U-2 belki doğrudan “Bizim” değildi. Amerikalılara aitti. Ancak Türk hükümeti de zor duruma düştü. Menderes’in devrilmesine 27 gün vardı. Alelacele Sovyetlerle durumu düzeltecek ekonomik görünümlü bir ziyaret ayarlandı. Sonuçta olaydan Türkiye’de bir şekilde sorumlu ve taraftı.
 
İşte son olay bana tarihteki “U-2 krizi”ni hatırlattı. Üstelik bu kez hedefte doğrudan bir Türk uçağı söz konusuydu. Türkiye ne zaman “Kanka” vaziyetlerde ABD ile gizli kapaklı işler pişirmeye kalksa bir şekilde başı belaya giriyor. Vahim olan budur. Bu durum Suriye’nin uçağımızı düşürmesini meşrulaştırmasa da “Tarihten ders çıkarmak” diye bir olgunun varlığını hatırlatıyor!..

Önceki ve Sonraki Yazılar