S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Cepheleşmenin düşündürdüğü (1)

Siyasi cepheleşme toplumumuzda her zaman hoşgörüyü törpülemiş, kin ve nefreti körüklemiş, derin yaralar açmış, kamplaşmalara neden olmuştur.
Öylesine ki; dün birlikte aşını paylaştığı komşusunu ertesi gün düşman olarak görmeye başlamıştır.
Yıllardır toplumsal mozaiğimizi oluşturan farklı din, dil, ırk ve kültürlerimiz arasındaki hoşgörü demirden soğuk bir elin girmesiyle soğutulmaya, hatta dondurulmaya çalışılmakta.
Ortak değer yargılarımızı yitirtmek için uğraşan güçler zaman zaman kısmen başarılıda oldular.
Ancak Anadolu insanının hoşgörü ve sağduyusu zaman zaman incelen bağları süreç içerisinde yeniden pekiştirerek güçlendirmiş, birlik ve beraberliğimizin bozulmasına müsaade etmemiştir.
Çok partili yaşama geçtiğimiz yetmiş yıldan beri ülke olarak birçok badireler atlattık.
İstanbul’da provokasyonla başlatılan 6-7 Eylül olayları farklı kültürlere sahip vatandaşlarımıza karşı açılan cephelerden biri değil miydi?
Vatan Cephesi 1950’li yıllarda çok partili yaşamımızda karşılaştığımız ilk siyasi cepheleşme değil miydi?
Yaşanan 1960 askeri darbesi ve demokrasiye ilk ara veriliş.
Bu siyasi cepheleşmenin demokrasimize verdiği zararları, yarattığı olumsuzlukları, bıraktığı acıları uzun yıllar boyu yaşamadık mı?
Tam yaşanan onca acıyı sönümlendirip, yeni bir döneme başlamıştık.
İşler rayına giriyordu.
Kıbrıs’ta soydaşlarımıza katleden Rum’ları durdurmak ve Yunanistan’ın ENOSİS girişimini önlemek için Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapmak zorunda kaldık.
Türkiye; çıkartma kararı ile doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, polisi, işçisi, memuru, köylüsü, emeklisi kenetlenmiş ordusunun arkasında birlik olmuştu.
Milletçe sıkılmış bir yumruk gibi tek vücut olunması dış güçleri rahatsız etmişti.
Onlar harekâtın başarısız olmasını bekliyor ve istiyorlardı.
Türk Silahlı Kuvvetleri inançla, güvenle ve milletinden aldığı destekle harekâtı tüm zorluklara karşın başarıyla tamamladı.
Askeri jetlerimiz havalanmak için yakıt bulamıyordu. Libya Devlet Başkan’ı Kaddafi’nin jetlerimize, verdiği yakıtla harekâtı büyük zorluklarla tamamlamıştık.
Harekât sonrası; ülkemizdeki petrol rafineleri, yer altı madenler devletleştirildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde savunma sanayi şirketleri kuruldu. Silahlı Kuvvetlerimizin savunma gücünü ve harekât kabiliyetini arttıran yatırımlara başlandı.
Tarımda kendi kendine yeten Türkiye, yeni yatırımlarla sanayide de kendine yeter duruma gelecekti.
Ege Deniz’inde kıta sahanlığımızda sondaj çalışmaları başlatıldı.
Bu emperyalist ülkelerin beklemediği ve istemediği bir durumdu.
Türk Milleti’nin birliği, bütünselliği onları rahatsız etmişti, bozmaları gerekliydi.
İşe önce ekonomiden başladılar.
Kıbrıs çıkartması sonrası başta ABD olmak üzere ülkemize uygulanan haşhaş ekim yasağı ve ambargonun amacı buydu?
Uygulanan ambargoya yerli işbirlikçileri de destek verince bozulan ekonomik dengelerle beraber siyasi istikrarsızlık da yaratmayı başardılar.
Türkiye’nin güçlenmemesi için bu durum sürmeliydi. Siyasi istikrarsızlığı körüklemek, toplumsal ayrışma yaratabilmek için siyasi kamplaşmalara ihtiyaç vardı.
Bazı siyasi partiler Milliyetçi Cephe adı altında koalisyonlar kurdular.
Siyasetteki gerginlik ve kamplaşma okullara, bürokrasiye, sokağa yansıtıldı.
Gençler arasında çatışmalar körüklendi.
Ülkenin her bölgesinde toplumsal barış isteyenler ya susturuldu, ya da nice genç beyinler gibi sokak ortasında öldürüldü.
Faili meçhul cinayetler hızla artıyordu.
Milliyetçi Cephe siyasi yaşamımızda ki ikinci cephe hareketi idi…
Birinci ve ikinci MC hükümetleri döneminde daha da şiddetlenen olaylar 12 Eylül askeri darbesine kadar devam etti,
Darbe sonrası tüm olaylar bıçak gibi kesilmişti.
Yıllar sonra ortaya çıktı ki; ABD’nin bizim oğlanlar darbeyi başardı diye övündüğü yerli işbirlikçileri, olayları tırmandırıp, sokak çatışmalarını körükleyerek 12 Eylül askeri darbesini hazırlamışlardı.
Demokrasi askıya alınmış, özgürlükler yok edilmiş, sıkıyönetim uygulaması altında düşünen insanlara işkenceler uygulanıyordu.
Emperyalistler darbe ile, ülkemizde çıkarlarına uygun yeni bir siyasi yaşamı dizayn etmek için uygun ortamı yaratmışlardı.
Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirebilmek için ABD, Türkiye’den yararlanmalıydı.
Önce NATO’dan ayrılan Yunanistan tekrar NATO’ya alınmalıydı.
Askeri darbenin başı ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren ABD’ye “Evet” diyerek sivil hükümetlerin yıllardır direnip veto ettiği bu kararı kaldırıp ilk adımı attı.
Ilımlı İslam projesinin temelleri bu darbe döneminde atıldı.
Her yere Atatürk’ün büstleri konuldu, ama fikirleri geri plana itildi.
Darbeciler, ilkelerinden uzaklaştıkları Atatürk’ün adını sömürmekte beis görmediler.
Bu dönem de neler yapılmadı ki?
(devam edecek…)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar