CHP seçmeni ve HDP'ye giden oyların analizi

7 Hazİran seçim sonuçlarında partiler arası oy kaymalarına bakıldığında, CHP seçmeninin HDP’ye önemli ölçüde katkıda bulunduğu ortaya çıkıyor. Özellikle de İstanbul’da… Ve HDP İstanbul’da 3. parti oldu.
2011 seçimlerinde 360 bin civarında oy alan HDP kökenli bağımsız adaylar, bu kez parti kimliği ile bu rakamı, 1 milyon 62 bine çıkardı. Yüzde olarak hesaplandığında HDP’nin İstanbul ortalaması yüzde 12.6, MHP’nin ise yüzde 10.9 oldu.

HDP’nin üç kat oy artırmasının ardında ağırlıklı olarak CHP seçmeni var. 2011 seçimlerinde CHP’nin İstanbul’daki oy oranı yüzde 31.8 iken, 2015 seçimlerinde, “başarılı bir kampanya sürdürmesine karşın” bu oran yaklaşık 3 puan gerileyerek yüzde 28’e düştü. Bu 3 puan doğruca, olduğu gibi HDP’ye gitti. Elbette HDP, İstanbul’da AKP tabanına sıkışmış Kürk kökenli seçmenden de oy aldı ama bu, sol ve sosyal demokrat seçmenden gelen destek kadar yüksek değil. Ve İstanbul, HDP’nin yüzde 10 barajını geçmesine en büyük katkıyı sağlayan il oldu.

Peki ama neden? Neden CHP seçmeni HDP’ye oy verdi?
Daha önce CHP’ye oy veren “aklı selim” sahibi seçmen şu değerlendirmeyi yaptı:
“Her türlü performansına rağmen CHP’nin ‘tek başına iktidar’ olma şansı yok. Ve ben, artık AKP iktidarını istemiyorum. 13 yılda ülkeye inanılmaz zararlar veren AKP iktidarı gitmeli. Bunu sağlayacak formül ise 4 partili bir parlamento yapısıdır. MHP’nin baraj sorunu yok. 4. parti ancak HDP olabilir. Dolayısıyla HDP’ye oy vereyim ki, AKP iktidar olamasın”
CHP seçmeninin değerlendirmesi bu yönde olmuştur. Ve bu “ortak akıl” sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin değişik kentlerinde de kendini göstermiştir. CHP’nin oy kaybettiği merkezlere bakıldığında bu tespit açık şekilde ortaya çıkıyor.

Ancak, CHP seçmeninin bu fedakarlığı yeni değildir. Gerek 2007 gerekse 2011 seçimleri olsun, aynı duyarlılığı MHP için göstermiştir. O seçimlerde de AKP’nin oy oranını düşürmek için “MHP meclise girsin, belki bir CHP – MHP koalisyon hükümeti oluşabilir” umuduyla MHP’ye önemli ölçüde oy vermiştir.

***

Dolayısıyla bu seçim göstermiştir ki Türkiye CHP seçmenine çok şey borçludur. Bu sağduyu sayesinde, Türkiye’nin yeniden kendini toparlama, darmadağın edilen devlet kurumlarını onarabilme şansı ve fırsatı yakalanmıştır. Bu nedenle başta HDP olmak üzere, CHP ve MHP kurmayları ortaya çıkan bu sonucu çok iyi değerlendirmelidir. Hiç biri, “Ben yokum” deme hakkına sahip değildir. Ne HDP ne de MHP’nin böyle bir lüksü yoktur, olamaz!
Bu bağlamda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin seçim akşamı yaptığı konuşma, bir talihsizliktir. Gemileri yakan, köprüleri yıkan bir söylemle, “yeni bir seçimi” öngören o konuşmanın mantığını anlamakta güçlük çekiyorum. Ki Sayın Bahçeli 7 Temmuz 2002’de de “erken seçim” çağrısı yapıp o günkü DSP-ANAP-MHP koalisyonunun sonunu getirmiş, 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’nin yolunu açmıştı. Ve o seçimlerde MHP de dahil, koalisyon ortağı üç parti de Meclis dışında kalmıştı.

Hal böyleyken daha seçimden yeni çıkılmışken, yeni bir seçim çağrısı yapmak ve ülkeyi yine seçime götürmek, kanımca sorumluluktan kaçmaktır. Kaldı ki gidilecek bir erken seçimin sonuçlarının ne olacağını kestirmek de kolay değildir. AKP’nin olası bir erken seçimde, yeniden güç kazanmayacağının garantisi yoktur. Bu bakımdan, bir onarım hükümeti gerekmektedir. Böyle bir hükümetin kurulması da ancak AKP dışındaki partilerin asgari müştereği ile olabilir. Ve Türkiye süresi belli bir “restorasyon hükümeti” ile ancak yeni bir seçime giderse, o seçim anlam kazanabilir. Burada mesele partiler değil, Türkiye’dir. Türkiye’nin söz konusu olduğu yerde ise partiler teferruattır.

Önceki ve Sonraki Yazılar