CHP'de kılıçlar çekildi (2)

Kurultay sürecine giren Ana muhalefet partisindeki
gelişmelerle ilgili tespitlerime bazı
itirazlar geldi. Hatta kim partili dostlar; “Bir daha
Kılıçdaroğlu’na haksızlık edersen, seni okumayacağım”
dedi, ciddi ciddi… Anlaşılan bayağı
kırılmışlar… Ancak, CHP’ye yeni bir kan ve
yeni bir heyecan gerektiği tespiti ise daha çok
destek gördü.
Hemen belirtmeliyim ki taammüden kimseye
haksızlık etmem mümkün değil. Hele hele
Kemal Bey’e asla! Haddim de değil, kişiliğimle
de örtüşmez. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu’nun ne
kadar çalıştığını, ne kadar gayret, ettiğini ben
de herkes gibi biliyor ve görüyorum.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu çabasının yetmediği
anlaşılıyor. Çünkü bu iş bir kadro işidir. Birlikte
hareket ettiğiniz arkadaşlar da en azından
sizin kadar çalışkan ve inançlı olmalı. Bu ekip
aynı zamanda, partinin temel ilkeleri ve ideolojisi
doğrultusunda siyaset üretebilmelidir. Halkı
ve seçmeni ikna edecek, onu ‘tek yumruk haline’
dönüştürebilecek enstrüman ve argümanları
kullanabilen nitelikleri taşıyan bir ekip… Cesur
ve kararlı. Sadece laf üretmemeli. Bazen de icaatları
ile övünen bir ekip olmalı. Ve bu ekip,
kendi ilgi alanında, kendi işinde başarılı olmuş
isimlerden oluşmalı. Birilerinin tavassutu ya da
önerisiyle değil. Bir liyakat ayrımı olmalı.
Peki, CHP’de böyle bir yapı var mı?
Bence yok! Onun için dedik ki CHP’nin 1
Kasım seçimlerinde başarısız olmasının müsebbibi,
parti genel merkez yönetimidir. Başta Genel
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere,
karar verici konumda bulunan tüm isimler, (genel
başkan yardımcıları) sonuçlar üzerinde CHP
tabanını ikna edecek ve inandıracak bir şeyler
söylemeliler. Yani, hesap vermeliler. Hesap, illa
da faturayı ödeyip, masadan kalkmak değildir.
Bu arkadaşlar parti örgütüne diyebilmeli ki;
“Gördünüz, elimizden gelen herşeyi yaptık.
Bütün iyi niyetimize rağmen başaramadık. Ancak
bu kadar olabildi. Bundan sonra görevi partiyi
daha başarılı bir yere taşıyacak yeni arkadaşlara
devretmeye hazırız. Ve partimizin emrindeyiz.”
Böylesi bir sorumlu davranışa herkes şapka
çıkartır. Ve bu ‘duygusal ve vefalı’ CHP örgütü
öylesine bir yapıdır ki bir süre sonra size yeniden
görev verebilir. Yeter ki küsüp gitmeyin,
boşluk bırakmayın!
                  ***
Şimdi gelelim günün somut gerçeklerine…
Birileri, Kılıçdaroğlu’nu, kendi ‘Alevi kimliği’ni
açık açık söyleyemediği için eleştiren bir
kesim var. Ancak aynı kesim, bir yandan da
kendi arasında ‘parti içi iktidar’ mücadelesi veriyor.
Bir kesim ise, CHP’nin bir alevi genel başkan
ile ancak buraya kadar gelebileceğini söylüyor…
Öte yandan, yok efendim ‘Kars çetesi’
yok efendim, ‘Çerkes çetesi’ yakıştırmaları gırla
gidiyor… Dedikodunun bini bir para…
Ne yazık ki CHP’de bir ‘sevgi’ eksiği var.
Hadi diyelim ‘sevgi’ göreceli bir kavramdır, kişiden
kişiye değişiklik gösterir. Ancak gel gör ki
‘saygı’ kavramı da yerli yerinde değil. Ne yazık
ki insanlar birbirlerine saygıda da kusur ediyor.
Geçen yazıda da belirtmiştim; hal böyleyken,
‘olağan ya da olağanüstü’ toplanacak kurultayda
CHP, kafalarla hangi sorununu çözecek?
Siz gidin, ben sizden daha iyi yaparım anlayışıyla,
bütün bu sorunların üstesinden gelebilir
mi?
Hiç sanmıyorum!
CHP önce, parti içerisindeki saygı, sevgi ve
güven anlayışını sağlam temellere oturtmalı. Ardından,
temel ilkelerinden ödün vermeyecek biçimde
‘fabrika ayarlarına’ geri dönüp, ‘kimlik
tartışmaları’na son vermeli. ‘Yeni CHP’ değil,
‘Yeniden CHP’ diyerek, sol söylemlerini daha
vurgulu biçimde öne çıkarmalı. Bunu başardığı
takdirde, inanıyorum ki önümüzdeki dönemde
halkın teveccühünü de görecektir. (sürecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar