CHP'de kılıçlar çekildi

Hafta sonu CHP’nin kongre delege seçimleri
vardı… Mahallelerde sandıklar kuruldu,
parti üyeleri, ilçe kongrelerinde kendilerini temsil
edecek delegeleri seçtiler…
İzlediğim kadarıyla katılım ve ilgi de epey
yüksekti. Kimi yerlerde tek liste, kimi yerlerde
ise birden fazla listelerle gidildi seçimlere ve bir
hayli çekişmeli geçti.
Demokrasi adına güzel görüntüler… Keşke
diğer partilerde de olsa… Tek dereceli ya da birilerinin
iki dudağı arasında olmasa siyasi kararlar.
Böylesine katılımcı ve çoğulcu olsa…
***
Neyse biz sadete gelelim…
Birkaç gündür, “CHP’de kılıçlar çekildi” başlığı
altında kaleme aldığım diziyi bugün noktalıyorum.
Dibaçede (giriş bölümü) yaptığım tespitler,
bu partinin Türkiye demokrasisi adına ne
kadar önemli olduğunu vurgulamak içindi.Türk
siyasetinde, her ne kadar, “sevgi, saygı ve vefa”
duygularının eksik olduğu söylense de “demokratik
kültüre sahip çıkan ve o değerleri işleten”
tek parti yine de CHP’dir.
1 Kasım seçimleri sonrası yapılan tartışmaları
bu nedenle anlamlı buluyorum. CHP’de
“olağanüstü kurultayı toplayalım” diyenler ile
“olağan kurultayda hesaplaşalım” diyenlerin talepleri
arasında bir fark yok. Hiç biri kişisel bir
beklenti ya da kavganın hesabı içerisinde değil.
Hedef ortak; CHP’nin başarısı… Mevcut yönetim
iyi yapamadı, hesabını verip, kenara çekilsin
diyenler var. Yönetimde ısrar edenler ise,
“eksiklerimizi gördük, dersimizi aldık” bundan
sonra daha iyi yapacağız diyor.
Siyasetin doğası işte… Daha doğrusu politikanın…
Hiç kimse “ayranım kara” demez. Ve
herkesin bir iddiası vardır. Zaten, iddia bu işin
“olmazsa olmazı”dır.
Benim takıldığım yer ise, siyasette kendilerini
“kurtarıcı” olarak sunmaya çalışanlardır. Bu
anlayış sinirimi bozuyor. Demokrasiyi hem de
sosyal demokrasiyi benimseyen bir partinin
mensupları, “ben” şuuru ile değil, “biz” diye çıkmalıdır
ortaya. “Ben kurtarırım diye bir şey
yok” başarı ya da mağlubiyet “ben”de değil,
“biz”dedir… Bu bakımdan Sayın Kılıçdaroğlu
dahil, CHP’nin genel başkanlığına talip olan
tüm isimler, sakın ola ki kendilerini “kurtarıcı”
yerine koymasınlar. Doğru olmaz. Bunu yapanlar
var zaten.Senin onlardan farkın olmalı.
CHP bir kadro, bir vizyon bir dava partisidir.
Ve bu misyonunu sürdürmelidir. Bunun için,
“geçen yazımda da belirttiğimi gibi” laf değil siyaset
üretecek, birikimli, bilgili, ve deneyimli
kadrolara ihtiyacı var.
***
Doğrusunu isterseniz, yüzde 25’lik bir seçim
başarısızlığının hesabı da bu gerçekler ışığında
sorulmalı. Ancak sorgulanacak oran yüzde
25’in ötesidir. Yani geri kalan yüzde 75…
Yüzde 25’i tam olmasa bile önemli ölçüde
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun artı hanesine yazıyorum.
Dolayısıyla, CHP’de bir genel başkanlık
sorunu olduğu kanısında değilim.
Peki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun eksikleri, hataları
yok mu? Olmaz olur mu? Elbette var. Bu
bağlamda Kılıçdaroğlu’nun icraatlarını mercek
altına alırsak, çok hatasını bulabiliriz. Ancak,
Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek gerekir.
28 yıl devlette görev yaptı… Devlet hiyerarşisi
içerisinde aldığı direktiflerin gereğini yerine getirip
sonuçlarını bildirdi. Siyasete gireli fazla olmadı.
O’ndan fenomen bir lider beklemek, Kemal
Bey’e yapılabilecek en büyük haksızlık olur.
İyi niyetli, çalışkan bir genel başkan… 2010 yılından
bu yana sürdürdüğü görevinde de eminim,
bir çok eksiğini görmüş, kendini epey ders
çıkarmıştır. Bugüne kadar uyguladığı anlayışın
partiyi yüzde 25’e kilitlediğini görmüştür. Mevcut
kadrolar ile artık yürünemeyeceğini fark etmiştir.
Ve yelken değiştirmenin kaçınılmaz hale
geldiğini görüp, bu kurultayda gereğini yapacaktır,
diye düşünüyorum. Gerisi ise CHP örgütüne kalmış. (Bitti)

Önceki ve Sonraki Yazılar