2. Dünya Savaşı öncesinde Nazi Almanya’sı adına casusluk yapan ve Çiçero kod adıyla bilinen, asıl adı Elyesa Bozna (İlyas Bozna) olan casusun yaşamının bir bölümünü anlatan bir dönem filmi…

Erdal Beşikçioğlu’nun çok karizmatik ve becerikli bir karakter olarak başarılı biçimde yorumladığı Çiçero’nun 2. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren ve Almanya’nın bozguna uğramasında payı olan Türk casus olduğu söyleniyor.

Tarihi bilgiler İlyas’ın Türk değil Arnavut olduğunu, gerçek yaşam ile filmde aktarılanlar arasında tutarsızlıklar olduğunu belirlese de film dönemin Türkiye’sini ve Ankara’yı başarılı biçimde yansıtıyor.

Görüntüler 2. Dünya Savaşı öncesi dönemde Ankara’nın daha yeşil, düzenli, geniş mekânlara, modern ve güzel kentleşmeye sahip olduğunun ipuçlarını veriyor.

Savaşın arka planında geçen yüzlerce olayın ve çatışmalı atmosferinin mekânı olarak Ankara, iyi sembolize ediliyor.

Heyecan ve gerilimin yüksek tutulduğu, yer yer bazı sahnelerde seyirciyi iyice içine çeken, sürükleyici ve toplumsal olarak da empatiye davet eden filmin başarısında oyuncuların performanslarının etkisi çok büyük.

Söz gelimi son yılların en iyi erkek oyuncularından Tamer Levent’in İngiliz büyükelçisini oynadığı rol dikkat çekiyor.

Tamer Levent’in doğal ve samimi oyunculuğu bu rolde de kendini gösteriyor.

Yine son yılların yükselen kadın oyuncularından Burcu Biricik, Alman elçiliğinde çalışan sekreteri ya da Çiçero’nun âşık olduğu kadını ve down sendromlu bir çocuk sahibi anneyi inandırıcı bir şekilde başarıyla canlandırıyor.

Ertan Saban, Cem Kurtoğlu, Murat Garipağaoğlu ve Mehmet Ulay üstlendikleri rollerin hakkını fazlasıyla veriyorlar.

Sinema dilinden daha çok öyküsü ve kahramanın özellikleriyle dikkat çeken Çiçero, tarihsel bir biyografiyi de fark ettiriyor.

Casusun gerçekten savaşın kaderini değiştirip değiştirmediği, öykülerin ne derece gerçek olduğu gibi pek çok tartışma ile vizyona giren film, kurgusal gerçekliğin sinema dilinde başarılı bir örneği sayılabilir