Çiğ süt üreticisi ve satıcılarına uyarı: zaman daralıyor

1 Ocak tarihinden sonra çiğ süt satışı ancak belli koşulları yerine getirenler için geçerli olacak.

Zaman daralıyor.

Bazı çiftçilere söyledim, ilgilenmediler.

“Hemen uygulamazlar” diyorlar.

Belki haklı çıkarlar. Ancak süresiz olarak uygulanmayacağını düşünmek saflık olur.

27 Nisan 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “çiğ sütün arzına dair tebliğde” bunlara uymayanların başlarına neler geleceği yazılıyor. Belki bir iki ay, belki bir iki yıl o da bazı illerde veya ilçelerde idare edilebilir.

Ancak tebliğ çıktı ise uygulanacaktır.

Tebliğe göre en önemli amaç brusella (malta humması) ve tüberkülozun yayılmasını önlemek olarak belirtiliyor.

Çiğ süt satmak isteyenler belli başlı hususları yerine getirmek zorundalar. Bunun en başında hayvanlarının bu iki hastalıktan arî olduğuna dair rapor almak gelmektedir.

Süt üreticileri en başta kendileri hayvanlarında hastalık olmadığına dair ikna olmalılar.

Bence tarım ilçe müdürlüklerine başvurmadan önce bir veterinerle anlaşarak hayvanlarından örnekler alarak hastalık mikrobu taşıyıp taşımadığını öğrensinler.

Eğer bu iki hastalık varsa raporu alamazlar.

Ancak konu en başta kendi sağlıklarıdır.

Bu iki hastalık çok zor tedavi oluyor.

En önce kendilerini korusunlar. Hatta yapmışken beş önemli hastalık için analiz yapıldığını öğrendim.

Eğer hastalık varsa önlem alsınlar.

Hastalıklı hayvan kalmadığında tekrar başvurabilirler.

Üreticiler hayvancılık işletme numarası da almış olmalılar. Başka bazı konular da var. Örneğin süt doldurulacak kaplar tek bir defada kullanılacak şekilde cam veya plastik olabiliyor.

Aslında ben bu kararın hem yetersiz hem de halkın sağlığını korumaktan çok büyük süt ve süt ürünleri şirketlerinin çıkarlarına yönelik çıkarıldığı düşüncesindeyim.

Bu tebliğ tam olarak uygulanırsa çiğ süt satışı hayli düşecektir.

Bundan şüphesiz bu şirketler yararlanacak ve çiğ sütü çiftçilerden daha ucuza alma imkânlarını geliştireceklerdir.

Tabii bu tebliğe kökten karşı çıkmıyoruz.

Ama sağlığın ikinci planda olduğunu düşünüyorum.

Örneğin sütünüzü şirketlere satarsanız hastalıktan ari raporu almanıza gerek yok. Bu hastalıklar belki de sizin hayvanlarınızda vardır. Denilecektir ki “fabrikalarda süt pastörize ediliyor”.

İyi ama çiftçiler hayvanlardan hastalıkları kapabilir. Kendi hayvanlarının sütlerini içebilir, peynir yapabilirler. Az da olsa komşularına süt ve peynir satabilirler. Eğer sağlık düşünülüyorsa bu iki hastalık bütün Türkiye’de silinmelidir.

Bu konuda Tarım Bakanlığının çok etkili çalışmadığı kanısındayız.

Bütün hayvanlar taranarak ve hastalıklı çıkan hayvanların etlerinin, ısıl işlem uygulayarak sucuk vb. yapan işletmelere devrinin sağlanması mümkün olabilirdi.

Hastalıklı hayvanları olanlara da ödemeler yapılabilir. Bunlar kâğıt üzerinde yapılıyor, ancak çok yetersiz. Bu işlemleri ısrarla sürdürdüğünüzde hastalıklar silinebilirdi.

Tabii bu bir finansman gerektirir.

Brusella çeken bir insana rastlarsanız yapılacak harcamaların ne kadar gerekli olduğunu anlayabilirsiniz. Ancak ödenek yetersizlikleri bu gibi işlemlerin yeterince yapılmasını engellemektedir.

Çiğ süt üreten ve bunu satan çiftçiler lütfen hem kendiniz için hem de toplum için harekete geçin. Veterinerinizle ve tarım ilçe müdürlüğü ile konuşun. Yoksa kimse daha sonra gözünüzün yaşına bakmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar