Cunta ve lideri

Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin yönetim sisteminin değiştiğini ilan edip yarattığı fiili duruma uygun yeni bir anayasa istemesi ülkede şaşkınlıkla karşılandı.

Biz şaşırmadık.

Çünkü uzun süredir Türkiye’nin fiilen bir darbe sürecinden geçtiğini yazıyorduk.

Çünkü ülke sağı ve soluyla, alık liberallerin ‘yetmez ama evet’ dediği, 12 Eylül 2010 referandumundan itibaren belirgin şekilde dinci faşizan bir rejime doğru sürükleniyordu.

Erdoğan’ın sözleri, yaptığımız değerlendirme ve tespitleri doğruladı.

Bu bir darbe itirafıydı.

Darbeler de zaten böyle olur; fiilen yönetime el koyan darbeciler kendilerini hiçbir hukuk ve yasa ile bağlı saymazlar.

Anayasayı askıya alırlar.

Sonra bu fiili duruma uygun bir hukuksal zemin oluşturmak ve yeni rejimi güvenceye almak için yeni bir anayasa yapar ve buna uygun yasalar çıkarırlar.

Bir süredir Türkiye’de yaşanan durum aynen böyleydi.

Kendisini hukuka ve anayasal kurallara bağlı saymayan, ettiği tarafsızlık yeminini çiğneyen bir ‘başkan’ ve yönetimi vardı.

Bu gidişi 7 Haziran seçimleri bozdu.

Halk, iktidarın uyguladığı baskılara ve hile girişimlerine karşın diktatörlük heveslilerine geçit vermedi.

Mezhepçi faşizan bir rejim kurma girişimi büyük yara aldı.

Bunun üzerine Erdoğan-AKP yönetimi, seçim sonuçlarını zorla değiştirmek için ülkeyi ateşe atacak bir kaos planını yürürlüğe koydu.

Suruç katliamıyla başlayan süreç, 2 ay dolmadan 100’ü aşkın kişinin öldüğü boğazlaşmaya dönüştü.

Erdoğan ve arkadaşları, laik cumhuriyete yönelik düşmanlıklarını artık açık saldırıya dönüştürmüş durumda.

Artık ülkede ‘yasal bir cumhuriyet hükümeti’ yok.

Çünkü o hükümet 7 Haziran’da düşürüldü.

Türkiye, iktidarı gasp eden gerici bir cunta ve onun lideri ile karşı karşıya.

Bu toprakların ilerici birikimine ihanet eden ‘darbe karşıtı’ liberaller neredesiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar