Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Çürümek?-Nasıl mı? (1)

Toptan istikrarsızlaştırmayı, yani destabilizasyonu çürütülmek olarak da görebiliriz sonuçları  itibarıyla.

Ülkemiz 8000 km kıyı şeridiyle, aynı anda dört mevsimi yaşama imkânıyla, boğazları, gölleri, dağları, koyları, nehirleri, mavisi- yeşiliyle, tarihi eserleri ve doğal zenginlikleriyle dünyada eşi benzeri olmayan güzellikleriyle harika bir yer.

Anadolu’muz verimli toprakları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, bitki örtüsü ve iklimiyle binlerce yıldır en önemli medeniyetlerin çekim merkezi olmuştur.

Sadece bununla kalsaydı, ama farklı bir coğrafi bölgede bulunsaydı, belki sorunlarımız daha farklı olurdu. Asya ile Avrupa arasında köprü olmamız, İstanbul ve Çanakkale boğazları, Karadeniz ile Akdeniz arasındaki büyük yarımada, enerji yollarının ana hattı olmamız vs., vs. nedenlerle jeopolitik konumumuz eşi olmayan bir öneme sahip.

İyi kötü başımıza ne geliyorsa işte bundan!

Tek kurtuluşumuz, her açıdan yani, ekonomi, askeri, kültür, bilim, politika ve diplomasi konularında çok güçlü olmak zorunda böyle bir coğrafyada yaşayan bir toplum.

Dolayısıyla şu karmaşık dünyada jeo-politik konumumuzu da dikkate alarak biraz da ülkemize bakalım uzaktan, objektif olarak ve  iyi,  kötü, doğru, yanlış  ayrımı yapmadan.

Ülkemizde gerçekten kimin iktidar, egemen, muhalefet ve hatta  hangi siyasi ve ekonomik sistem taraftarı olursa olsun ayrım yapmadan toptan istikrarsızlaştırma nasıl sağlanıyor?

Bir ülkeyi, ama özellikle Türkiye’yi  destabilizasyona tabii tutmanın temel noktaları vardır:

1. Eğitimi yozlaştırarak.

2. TSK, TBMM, Kaliteli Siyaset Kurumu, Bağımsız Yargı, Tarafsız Medya ve CHP’ yi yıpratarak, Demokratik Parlamenter rejimi yok ederek.

3. Ekonomik istikrarsızlık yaratarak.

1. EĞİTİMİ  YOZLAŞTIRARAK

Eğitim’in bozulması ve yıkılması uzun süreçli destabilizasyon aracıdır. Nasıl mı yapılır?

Eğitimi çağdaş ve pozitif bilimlerden uzak tutarak! Ezbere dayanan ve sorgulama ve araştırma yöntemlerine uzak, biat kültürünü temel alan sö- mürge, yarı-sömürge eğitim politikası etkinleştirerek.

Buna en uygun dini eğitime yönelmedir.

Bu sürece Köy Enstitülerin kapatılmasıyla başladık.

İmam Hatiplerin egemen kılınması ve en son eğitimde Fetö etkinliği ile maalesef sürdürüldü.

2. ORDU’nun YIPRATILMASI

Türkiye Cumhuriyeti ‘nin kurucu güçleri içinde TBMM, CHP ve TSK, yani Ordumuz, en temel direklerdi.

Kaliteli Siyaset Kurumu, Bağımsız Yargı ve hatta tarafsız medya tüm hatalar ve günahlarıyla çağdaş Parlamenter Demokratik Cumhuriyetimizin vazgeçilmez güçleriydi.

Atatürk Sevgisi, Cumhuriyet Devrimleri, Kuvvetler Ayrılığı, Hukuk Devleti ve Parlamenter Demokrasi iskeletin eti, kanı, damarı oldu.

İşte bunun için Ordu’nun yeri başkadır ülkemizde ve yurttaşlarımızın gönlünde.

Çocuklarını teslim ederler gözlerini kırpmadan o ocağa.

Güçlü ve toplumun en güvenilir kurum olarak değerlendirdiği TSK Ordu ‘muz yıpratılmadan ülkenin destabilize edilmesi mümkün olamazdı.

Siyasi görüş ve değerlendirmelerin ötesinde Ordu’nun  düzenini bozmak, iç çekişme ve kavgaları körüklemek, darbeci anlayışları beslemek, tertip ve provokasyonlar ile özellikle kurmay ve komutanların toplu tasfiyelerini sağlamak, liyakati yok etmek, bir sonraki dönem için bir öncekileri tasfiye etmek, hapislere tıkmak, yargılamak…

Tasfiye harekâtları biçilmiş kaftan!

Sadece son 10-15 yıla bakınca ki ordu en çok bu dönemde yıpratılmıştır, TSK’nin KOZMİK ODASI bile darmadağın edilmiş.

Önce Ergenekon, Balyoz vs. şimdi Fetö darbe kalkışması…

Haklı, haksız, suçlu suçsuz, senden, benden ayrımı yapmadan sadece SONUÇ itibarıyla bakınca netice:

İnsan kaybı… …

Devamı gelecek makalede…

Önceki ve Sonraki Yazılar