Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Çürümek nasıl olur? (2)

Türkiye’yi  destabilizasyona tabii tutmanın temel noktalarını pazar günkü son makalemizde saymış ve bazılarına kısaca değinmiştik.

1.Eğitimi yozlaştırmak.

2. TSK, TBMM, Kaliteli Siyaset Kurumu, Bağımsız Yargı, Tarafsız Medya ve CHP’ yi yıpratmak, Demokratik Parlamenter rejimi yok etmek.

3. Ekonomik istikrarsızlık yaratmak.

Bu temel direkleri yıpratmadan, Türkiye’ yi destabil edemezsiniz.

Yani çürütemezsiniz! Taktiksel anlamda önemli siyasi partiler başta olmak üzere tüm siyasal, dinsel, mezhepsel, sosyal ve ekonomik yapılara dinamit koyabileceğiniz yarmalar açmak veya yaratmak istikrarsızlık silahının vazgeçilmez aksesuarlarıdır.

Siyaset Kurumları içinde hele hele ülkemiz kurucu iradelerinden CHP’nin stratejik önemi bambaşka derecededir.

CHP, Cumhuriyet’in sigortasıdır. Bu sigortanın genleriyle ve hafızasıyla oynamadan bu ülkeye dokunamaz kimse. Yargı Kurumlarımıza özellikle FETÖ’cü vb. tarikatçı- yolsuzluk, hırsızlık amaçlı çetelerin son 10-15 yılda verdikleri tahribat kolay atlatılır cinsten değil.

Bağımsız medya büyük çoğunlukla sizlere ömür!

Parlamenter Demokratik Cumhuriyet rejiminin değişmesine ramak kaldı!

Yeni fikirler ve çözümler bulmalıyız.

Sevelim, sevmeyelim, en kıymetli unsur olan insanlarımız kaybediliyor.

Birbiriyle uğraşılırken kan kaybediyoruz.

Ülke kaynakları birbirini tasfiye ede ede güç kaybedilir, tükenir.

Siyasi mülahazalardan arınarak bakınca kaybeden hepimiz oluyoruz.

İşte bunu engelleme yollarını bulmalıyız.

3. Ekonomik istikrarsızlık ve borç batağı Bu konu ayrı uzun bir inceleme gerektirir.

Ancak 30-40 yıldan beri çok da kötü ve tartışmalı  bir şekilde yürütülen özelleştirme politikaları ulusal devletin gücünü oldukça sınırlıyor.

Büyük devletlerin özellikle stratejik işletmeleri anlamında genelde ÖZERKLEŞTİRME şeklinde yaptıkları özelleştirme bizde eşe dosta, yandaşa öz-elleş-tirme şeklinde peşkeşe dönüşerek uygulandı.

Son 10 yılda devletin araziler dışında satacak pek bir şeyi kalmadı.

Büyük devlet sanayi işletmeleri çarçur edildi.

Öte yandan mirasyediciliğin tek pozitif sonucu olarak devlet borçları  baya azaldı.

Ancak buna karşın özel teşebbüs gırtlağına kadar borçlanmış durumda.

Yabancı Sermayenin, özel ellerde de olsa de- ğerlerimizi lokma lokma daha kolay yutabilecek koşulları kendi ellerimizle yarattık.

Vitrin ve ambalaj mükemmel! 2017 ilk çeyreğinde büyüme yüzde 5…

Ama nasıl büyüme?

Üreterek mi?  

Tüketerek mi?

Referandum atmosferinde ve “hayrına” devletin kefil olduğu “teminatsız”  trilyonlar dağıtıldı işletmelere.

Bankalar mevcut alacaklarını keserek fazlasıyla memnun oldular.

Kalanı da can suyu oldu kısa bir süreliğine ekonomiye!

Bakalım bu tabloyu üretime dayanan verimli ekonomi mi, savaş ekonomisi dâhil algı ekonomimi belirleyecek.

Sonuçta, ÜLKE büyük insan ve kaynak kaybına uğruyor...

Öte taraftan suç işleyenlerin cezasız kalması da elbette düşünülemez!

Bu ayrı bir konu…

Zaten, ülkenin ve insanların bu aşamaya getirilmesi veya gelinmesi en kötü olan.

Yani, çıkmazlar içine sokuluyoruz.

Tuzaklara düşüyoruz!

Daha akılcı ve dikkatli olmak gerek.

DESTABİLİZASYON’ a karşı ÇARE  ise birbirimizi sevmekle, saymakla ve hoşgörü ile ve değerlerimize sahip çıkarak başlayacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar