Birçok insan gibi ben de AKP-Fetö arasında ciddi ve kapsamlı bir kapışma bekliyordum.
Özellikle 17-25 Aralık sonrasında.
Çünkü Fetö’cüler 'bir şeylere' kalkışmış ve Erdoğan 'inlerine gireceklerini' söylemişti.
Doğal olarak adamlar  'inlerini' koruyacak ve ikinci hamlelerini yapacaklardı.
Çünkü AKP devletin her kurumunu ele geçirmiş Fetö’cülerin listelerini hazırlamaya başlamıştı.
Fetö’cüler listelerin gereğinin yapılmasını beklemeden harekete geçti.
15 Temmuz'un özet açıklaması bu.
Daha önce de yazdığım gibi bu darbe ile ilgili olarak yanıtı olmayan onlarca hatta yüzlerce soru var.
Belki de CIA böyle olmasını istemişti.
Yanlış anımsamıyorsam 2004'ün başkanıydı.
CIA'nin namı-ı değer Türkiye şeflerinden Graham Fuller benle görüşmek istemişti
Yoğun ısrarı üzerine Taksim'de oturup konuşmuştuk.
AKP, Ilımlı İslam ve Ortadoğu ile ilgili birçok soru sorudu.
Sonunda esas konuya geldi.
-Gülen olayı Arap âleminde tutar mı?
- Hayır.
- Neden?
- Çünkü her Arap Kuran-ı Kerim'i kendi dilinde okur ve Arap olmayan birinin gelip kendisine dinle ilgili bir şeyler söylenmesini kabullenemez. Üstelik adamın Humeyni ya da Erdoğan gibi siyasal bir kimliği yok.
Adamı istediğim noktaya çekmiştim.
- Peki, 'Siyasi kimlik kazanırsa tutar mı?'
- Bilemem ama biraz da sizin gücünüze bağlı.
Sonrasında sohbet bu yönde devam etti.
Adamcağız son söylediklerimden çok heyecanlanmıştı.
Belki de yalnızca bunu duymak için gelmişti.
Çünkü yıllardır Fetö için çalışıyordu.
Ya da Fetö onun için 'hizmet'teydi.
Fuller projenin yaratıcısıydı.
Fetö'yu İslam âleminin Papa'sı yapmak istiyordu.
Dünyanın her tarafında açılan Fetö okulları ve kurulan şirketler bunun içindi.
Vahabi Suudilerle birlikte İslamı 'laçkalaştırmak' için.
Kaide, Taliban, Nusra, IŞİD, El-Şabab, Boko Haram ve 'Arap Baharı' bu planın parçaları.
Adamcağız ve arkadaşları çok iyi çalışıyorlar.
Fuller görüşmesinden sonra Fetö’cüler bana selam vermez oldu.
Öncesinde de 'Dinlerarası Diyalog' projelerini çok sert eleştirmiştim.
Birçok yazar, çizer, yalaka gazetecinin tersine  Fetö’cülerin hiç bir iç ve dış etkinliklerine katılmadım.
Bir kez Abant'a çağırdılar kavga çıkardım.
Özetle adamlar benden gıcık alıyordu.
Onun için de telefonlarımı dinliyorlardı.
Özetle bir darbe, kalkışma ya da herhangi bir numara yapacaklarını bekliyordum.
Yukarda anlattıklarımdan dolayı değil.
Samanyolu TV’nin yayına başladığı ilk yıllarda ilgi çeken bir program vardı.
BBC'nin Vahşi Hayvanlar Âlemi belgeseli.
Samanyolu ve daha sonra Fetö’nün diğer  televizyonlarda yayınlanan belgeselde her zaman aslan, kaplan ve timsahların avlarını nasıl yakaladığı, parçaladığı ve afiyetle mideye indirdiği anlatılır.
Olağanüstü anlatım ve çekim teknikleriyle.
Özünde aslan, kaplan ve timsahlar 'süper zekâlarıyla' pusuya yatar, avlarını sessizce izler ve takip eder, uygun zaman ve mekânda saldırıya geçer ve kurbanı parçalayarak tek ya da toplu şekilde mideye indirirler.
Çoğu zaman bir tek aslan ya kaplan yüzlerce zürafa, geyik hatta cüsseli  hayvanların  oluşturduğu sürüyü bile perişan ediyordu.
Her zaman bilinçaltına yerleştirilen vurgu: Zekâ, iyi örgütlenme ve uygun zaman ve mekânı seçme'.
15 Temmuz kaçınılmaz olarak böyle bir planlama, uygulama, anlayışların bilinç altına yerleştirme hikâyesinin kaçınılmaz sonucudur.
Bu tespitlerimi ve Fetö’nün beklenen riskini farklı düzeylerde birçok AKP'liye anlattım.
Başka detay ve yaklaşımlar da vardı.
Fetö’nün 22 Mart 1999'da ABD'ye götürülmesinden çok öncesinden başlayarak.
Peki, bu iş bitti mi?
CIA'de tezgâh tükenmez.
Gülen Türkiye'ye iade edilmediği sürece Fetö dosyası kapanmış sayılmaz.
İade edilse de başka dosyalar mutlaka açılır.
Mayıs 2011'de Bin Ladin öldürüldü ve El Kaide arka plana itildi.
Hemen peşinden 'Arap Baharı'yla birlikte 2011 sonunda Suriye'de Colani'ye Nusra kurduruldu.
IŞİD bir sonraki hamle.
Bir sonraki hamle her zaman çok daha kanlı ve karanlık olacak.
Varın siz düşünün Türkiye'nin halini.
Ders alınmadığı sürece gidişat o yönde.
Hala anlaşılmıyorsa Türkiye ve coğrafyaya çok yazık olacak.
Her zaman pusuda bekleyen aslan, kaplan ve timsahlar olacak.
Zavallı sürüler var olduğu sürece.