Davutoğlu başkanlığın frenine mi basıyor?

Seçimlerin ardından yüzde 49’un etkiyle Saray
ve AKP’nin Erdoğan’a yakın isimler başkanlık
sistemi ve yeni Anayasa’ya ilişkin iddialı çıkışlar
yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başbakan yeni
anayasa ile ilgili muhalefet partileriyle görüşeceğini
söyledi, uzlaşma sağlanırsa milletin huzuruna
getirilir, ben de cumhurbaşkanı olarak desteğimi
veririm” dedi. Erdoğan doğrudan başkanlık önermedi
ama Saray Sözcüsü İbrahim Kalın, açık açık
başkanlığın da içinde olduğu yeni anayasanın referanduma
götürülebileceğini ima etti. Başbakan
Ahmet Davutoğlu “Hükümeti kurduktan sonra
eğer olumlu cevap alırsam, yeni anayasa da dâhil
olmak üzere bütün konuları rahatlıkla konuşacağımız
şekilde muhalefet liderleriyle bir araya gelmeyi
planlıyorum, oturup konuşalım” dedi.
***
Demeçlerin ardından yeni anayasa sürecine
dönük kulislere Saray kaynaklı bazı bilgiler sızdı.
Erdoğan’ın beklentilerini içeren o plan başkanlık
ısrarının yeni dönemde de süreceğini ortaya koyuyordu.
Buna göre ilk adımda başkanlık sistemi denenecekti.
Referandum sınırı 330’a ulaşmakta
güçlük çekilmesi durumunda yarı başkanlık gündeme
getirilecekti. Son noktada ise ‘partili cumhurbaşkanı’
modeli masaya sürülecekti. Seçenekli referandumdan
da söz ediliyordu. Alternatifler muhalefetle
pazarlık sürecinin değişik evrelerinde masaya
getirilmek için üretilmişti. Başkanlık ya da yarı
başkanlık noktasında HDP’nin, partili cumhurbaşkanı
modelinde ise CHP’nin ikna edilebileceği
tasarlanıyordu. ‘Hayırcı’ MHP denklem dışında tutulmuştu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk ve İsmet
İnönü’nün partili cumhurbaşkanı olması
CHP’nin son seçeneğe destek verebileceği umudunu
artırıyordu.
***
Saray’daki başkanlık hesapları sürerken Davutoğlu’ndan
hayli anlamlı bir çıkış geldi. Hafta başında
TRT ekranlarına çıkan Davutoğlu, Saray’ın yol
haritasına ters düşebilecek cümleler kurdu. Şöyle diyordu
Davutoğlu: “Biz kimseye şu veya bu modeli
dayatmak için gündeme getirecek değiliz. 7 Haziran’dan
sonra pazarlık iddiaları ortaya atıldı. O gün
bu tür pazarlıkların içerisine girmeyeceğimizi söylemiştim.
Halkımızı aldatmayız. Şimdi 317 milletvekilimiz
var. Referandum için sayımız yetmiyor. O zaman
bu mutlaka uzlaşmayla olacak.”
Saray’ın hedefleri ile örtüşmeyen ifadelerdi
bunlar. Başbakan, “Mutlaka uzlaşma ile olacak”
diyor. O koşulda yeni anayasa için muhalefete giderek,
ortak bir anayasa yazmayı önerecek. Muhalefet
başkanlığa karşı olduğu düşünülürse uzlaşmanın
oluşabileceği tek seçenek parlamenter sisteme
dayalı yeni bir anayasa zemini… Davutoğlu
“Şahsi hesaplarımızı bir kenara koyalım. 50 sene
sonra da yaşayabilecek, 100 sene sonra da torunlarımızın
gurur duyacağı anayasayı birlikte yazalım”
diyor ve konuyu başkanlığa getiriyor: “Kendi
halkına güvenen bir anayasa. Başkanlık sistemi bu
açıdan tartışılmalı. Ne Sayın Cumhurbaşkanımız’ın
ne de benim şahsi bir hesabımız yok. Bizim kanaatimiz
iyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi”
***
Bu sözleri “Başkanlığı önereceğiz ancak olmazsa
uzlaşma zemininde parlamenter sistemle de yürüyebiliriz”
diye okumak mümkün. Davutoğlu ‘iyi tanımlanmış
başkanlık’ önerisiyle de Saray’dan ayrı
düşüyor. Erdoğan’ın başında olduğu AKP’nin iki yıl
önce Meclis Başkanlığı’na verdiği teklif ‘iyi tanımlanmış
başkanlık sisteminden’ hayli uzaktı. Türk tipi
başkanlığı önceleyen, kontrol ve denge mekanizmalarından
yoksun öneri Davutoğlu’nun tanımının çok
gerisinde kalıyor. Anlıyoruz ki, Davutoğlu başkanlığı
içeren bir teklifi parlamento zeminine getirse de çok
da ısrarlı olma eğiliminde değil. Yeni anayasayı çıkartmak
niyetindeyse ya CHP ya da HDP ile uzlaşma
arayacak. O uzlaşmanın da parlamenter sistemi
temel alan bir tekliften geçtiği aşikar.
***
İşte ikilem de burada ortaya çıkıyor. Saray tüm
koşulların zorlanarak üç modelden birinin bu dönemde
mutlaka yaşama geçirilmesini arzuluyor. Davutoğlu
ise Meclis aritmetiğini kendi lehine kullanmak
istiyor. Yeni anayasanın muhalefetle uzlaşılarak
çıkarılmasının kilometre taşlarını döşüyor. Hedefinde
koalisyon görüşmeleri sürecinde yakınlaştığı
CHP var. Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile parlamenter
sisteme dayalı yeni bir anayasaya imza atabileceğini
görüyor. Başkanlığın gelmesi demek Davutoğlu’nun
Başbakanlık koltuğundan olması demek. Oysa parlamenter
sisteme dayalı yeni anayasa Davutoğlu’nun
koltuğunu korumasını da beraberinde getirecek.
Yanı sıra yeni anayasanın mimarı olarak tarihe
geçme şansını yakalayacak. Saray’ı aşabilirse bir
taşla iki kuş vurma fırsatı önünde duruyor.
***
Bu bağlamda Davutoğlu’nun gelecek projeksiyonunun
hazır olduğu konuşuluyor. Ülkede tansiyonu
düşürüp gerilimi azaltarak müzakereler için
koşulları hazırlayacağı, ardından muhalefetle uzlaşma
arayıp, anayasa, İçtüzük, demokratikleşme ve
yargı reformunu hızla Meclis gündemine taşıyacağı
ileri sürülüyor. Gerginlik politikalarının aksine
Davutoğlu’nun normalleşmeye kapı aralama çabasını
yansıtan adımlardan bahsediliyor. Davutoğlu’nun
amacına ulaşması, uzlaşmayı temin etmesinin
yolu ise başkanlık sistemini rafa kaldırmaktan
geçiyor. Aksi halde atabileceği adımlar sınırlı. Bunu
yapabilir mi? Saray’ın tutkulu rüyasına rağmen
Başkanlığın frenine basabilir mi? Son çıkışlarına
ve kulislere yansıyanlara bakılırsa basabileceği anlaşılıyor.
Başkanlığı geleceğe öteleyerek, parlamenter
sistem temelli yeni anayasaya yönelme
eğilimi giderek güçleniyor. Peki, başkanlık arayışı
317 vekille yeniden depreşen, o uğurda 2 Kasım’dan
itibaren formüller üreten Saray bu yaklaşama
ne diyecek? Gerçeği kabullenip 2019’u mu
bekleyecek yoksa Davutoğlu’na rağmen ya da
O’na yine geri adım attırarak istediğini almak için
yeni oyunları devreye mi sokacak? AKP’yi tartışmalı
günler bekliyor… Yaşayıp görelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar