Davutoğlu saray bariyerini aşabilecek mi?

Koalisyon turları başladı. Davutoğlu önceki gün CHP’yi dün de MHP’yi “keşfe” çıktı. Bugün HDP ile birinci turu noktalayacak. İlk temaslar özelikle de CHP noktasında “samimi- sıcak- pozitif” olarak yorumlandı. Bayram sonrasında ise yakınlaşma ölçüsüne göre CHP ya da MHP ile derin müzakerelere geçilecek.
Görüşmelerin ardından düne kadar yeniden seçimi önceleyen Ankara ile “büyük koalisyon hayali” kuran İstanbul sermayesinde erken bayram havası esti. İbre seçimden koalisyona doğru yön değiştirdi.

Peki ama bu ne kadar gerçekçi? AKP Genel Başkanı Davutoğlu müstakbel ortağı ile uzlaşsa bile koalisyon kurmayı Erdoğan’a rağmen nasıl başaracak?
Diyelim CHP ya da MHP ile “güven krizi” aşıldı, bir ortak nokta bulundu. Koalisyona ‘evet’ deme İnisiyatifi Davutoğlu’nda mı olacak, Saray’da mı?
Davutoğlu belli ki biraz da kendi geleceğinin kaygısına düşerek koalisyonu arzuluyor hatta zorluyor ama Saray’ın kalın duvarlarını, yüksek bariyerlerini, güçlü egosunu aşabilecek mi? Hala erken seçimi kovalayan Erdoğan buna onay verecek mi?
Muhalefetten çok asıl kriz iktidar içinde yaşanıyor.

***

AKP-CHP temasının ardından yapılan açıklamaları ılımlı bir iklime işaret ediyordu. Seçim meydanlarındaki ağır belagat yerini nezaket cümlelerine bırakmış, yumruklar sıkılmamış, yüzler gülüyordu.
Taraflar “Dostane, samimi, güler yüzlü” bir atmosferde bir araya geldiklerini açıklıyor, “güçlü hükümet” niyetlerinden söz ediyorlardı. Ankara’da hava bir anda dönmüş görünüyordu.

Oysa sahne gerisinden çok farklı sesler geliyor, Saray’ın inatçı erken seçim direncinin kırılamadığı fısıldanıyordu.

Çok geçmeden söylentiyi destekleyen açıklama İstanbul’dan geldi. Gün geceye dönerken Erdoğan çıkışını yaptı ve Ankara’nın üzerine kuşku bulutlarını saldı. Erdoğan, TÜMSİAD iftarında şöyle diyordu:

“Millet siyasetçilerden, partilerden hizmet bekliyor. Peşrev faslı bırakılmalı, artık hizmet faslına geçilmelidir. Şayet buna imkan yoksa, ülkenin vakti israf edilmeyerek yeniden millete gidilmelidir.”

***

Erdoğan hükümeti oluşturma görevini verdiğinin dördüncü gününde ve ilk koalisyon temasının akşamında kuruyordu bu cümleleri. Seçimlerin ardından bir ayı aşkın zamanı tüketen kendisi değilmiş gibi ”vaktin israfından”, “belirsizlikten” dem vuruyor, uyarılarda bulunuyordu.

Yatırımların devamını talep ediyor, “Büyük projeleri rafa kaldırmayı amaçlayan bir koalisyon görüşmesi yapmak isteyenler, karşılarında beni bulur” çıkışını yapıyordu. Geçmişin deşilmesine karşı duruyor, kendisi ve kaçak Saray’la ilgili eleştirilerin kapatılmasını istiyordu. Bunları “koalisyon görüşmelerini tıkamak içi söylemediğini, millet adına dile getirdiğini” ilan ediyordu.

***

Erdoğan’ın bu tutumunun altında ne yatıyor? Kendi ilkelerini mi açıklıyor, tavsiyeler mi veriyor, “olmazı” mı gösteriyor? Pozitif bir yaklaşım mı sergiliyor, olası koalisyonun önüne set mi çekiyor?

Kulisteki algı “koalisyonun önüne bir büyük duvar ördüğüne” işaret ediyor. Erdoğan açıkça gerek CHP gerek MHP’nin temel ilkelerini unutmalarını, AKP’nin mevcut hükümet programı ve uygulamalarının aynen devamına “evet” demelerini dayatıyor.

“Geçmişi tartışmayın” diyor. Başta 17-25 Aralık olmak üzere tüm yolsuzlukların üzerine sünger çekilmesini, gündeme getirilmemesini öğütlüyor. “Kaçak Saray’ı görmezden gelin” diyor.

Anayasa’yı zorlayan, sınırlarını aşan yaklaşımlarına olası koalisyon ortaklarının göz yummasını bekliyor. Saray’da Bakanlar Kurulu toplamak, meydanlara çıkmak, örtülü ödenek kullanmak, esip, gürleyerek tek adam çizgisini sürdürmek arzusunu muştuluyor.

Özünde muhalefete “AKP’lileşerek bir koalisyon kurmalarını” tavsiye ediyor. Neredeyse “kurmayın” demeye getiriyor! Düşünün CHP ve MHP bu şartlara evet diyebilir mi?

Belli ki Saray’ın hedefi koalisyona yol vermek, ön açmak değil. Saray her şeye rağmen “seçim” diyor ve Davutoğlu’nun arayışının önünü ilk temasın akşamında kesmeye kalkışıyor.

***

İşte Davutoğlu’nun aşması gereken büyük engel, yüksek Saray bariyeri budur. Erdoğan’ın koalisyon kurulmasını imkansız kılan, işi yokuşa süren şartlarıdır.

Kuşku yok Davutoğlu Saray gibi düşünmüyor. Bir koalisyon kurup, kongrede koltuğunu koruyup yoluna devam etmek eğiliminde.
Saray ise tek başına iktidar, tek adam yönetimi için erken seçimde ısrarlı. AKP’nin sandıkta 43 bandını aşacağına, 7 Haziran öncesine dönüleceğine inanıyor. O nedenle koalisyon işlerine el atıyor, adamlarını heyetlere sokuyor.

Davutoğlu Saray’a rağmen bir koalisyon kurabilir mi? Saray’ın sözünden çıkarsa başına nelerin geleceğini az çok tahmin ediyordur. Bu bağlamda birkaç haftadır Ankara’da dolaşan bir kulisi paylaşalım...

***

Erdoğan’ın Davutoğlu’na “Turları at ama bir sonuç çıkmaz. Bizi erken seçim kurtarır” dediği ileri sürülüyor. Davutoğlu’nun bu yaklaşıma karşı çıkıp çıkmadığına dair bir net bilgi yok.

Buna karşın Davutoğlu ve ekibi olası erken seçimde büyük olaylar olmaz, PKK yeniden silaha başvurmazsa sonucun değişmeyeceğini hesaplıyor. Saray’ın kişisel beklentisinin aksine ülke ve parti içi dengeler koalisyon arayışında Davutoğlu’nu samimi olmaya itiyor.

Saray ise bundan hoşnut değil. Erdoğan’ın yakın adamı Binali Yıldırım’ın adının AKP kongresinde aday olabileceğine dair bilgilerin bu kulisle eş zamanlı yayılması da hayli manidar. Akıllardaki soru şu:
“Saray, tam olarak kontrol edemediği Davutoğlu’na karşı Binali Yıldırım kartını çekerek, üzerinde ‘koalisyon kurmaması’ için baskı mı oluşturmak istiyor? Son çıkışın nedeni de bu mu? Artık Davutoğlu’nu söz geçiremiyor mu?”

***

Abdullah Gül’ün, Erdoğan’ın da katıldığı iftarda yaptığı dış politika çıkışı da parti içindeki bu derin ayrışmaya bağlanıyor. Gül’ün de devrede olduğu, Davutoğlu’na koalisyon arayışında omuz verdiği konuşuluyor.

Saray, Hükümet, AKP hiç de dışarıdan göründüğü gibi tam bir fikir birliği içinde değil. Erdoğan ve Davutoğlu ve onların ekipleri arasında ciddi bir gerginlik var. Bu ister istemez parti içi hesaplara da yansıyor. Kongre yaklaştıkça saflar da belirginleşiyor. Saray’a yakın bakanlar “seçim” çıkışı yaparken, Davutoğlu’nun yanında duran aktörler “koalisyona” yükleniyor.
AKP’de kaynama sürüyor. İçten içe yükselen basınç koalisyon turlarından çıkacak sonuca bağlı olarak patlamaya dönüşebilir. Davutoğlu bir büyük sınavda. Rüştünü ispat ederek yoluna devam edebilir. Ya da Saray’a bir kez daha boyun eğip onun çizeceği yolda kaderine razı olmak zorunda kalabilir.
Bakalım hangi yolu seçecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar