Değişen eğitim sistemi

Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Değişen Orta Öğretim eğitim sistemini bizlere açıkladı. Bir haftadır herkes değişen sistemi konuşuyor. Bakanın açıklamasının olduğu videoyu oturup iki kere daha izledim. Kendi değimi ile müfredat sil baştan değişiyor. Ders sayıları düşürülüyor. Seçmeli dersler geliyor. Ders seçimi öğrencinin kendisine bırakılıyor. Böylelikle öğrencinin ilgisi alanında eğitim görmesi hedefleniyor.

Bakanımız açıklama yaparken ilkokuldan, ortaokula ve liseye gelene kadar çocuk beceri atölyeleri, dil atölyeleri mühendislik bilim atölyelerinden geçmiş olarak binlerce kez deneyimlemiş olduğu konuları lisede derinlemesine öğrenecek diyor. Bakanımız hangi okullardaki atölyelerden bahsediyor? Bir sendika yöneticisi olarak İstanbul’da o kadar okul geziyorum hiçbir devlet okulunda ben o atölyelere rastlamadım. Veli tarafından desteklenen okullarda bir nebze farklılıklar görüyoruz ama o da bir ilçede 4-5 okulu geçmez. O okullarda da bakanımızın dediği atölyeler yok. O yüzden ilk önce okullarımız atölyelerle donatılmalıdır. Bunu da velilerin destekleriyle değil, devletimiz tarafından yapılmalıdır ki her okulda standart yaratılsın ve fırsat eşitliği olabilsin.

Bakanımız sunumunda en çok öğretmen eğitiminden bahsetti. “Öğretmenin donanımı arttırılmadan başarılı sonuçlar alınamaz” dedi. Öğretmen nasıl eğitilecek?  Yıl içerisinde yapılacak hizmet içi eğitimlerle mi? Bizlere bu eğitimi verebilecek akademik eğitimciye bakanlığımız sahip mi? Yoksa her zaman ki gibi okullardan seçilen öğretmenler bir hafta eğitime alınıp onlar tarafından mı öğretmenlerin eğitimleri sağlanacak?

Bir haftadır en çok tartışılan konu ise lise son sınıfa geldiğimizde Matematik dersinin bile seçmeli olduğu bir sistemde Din Kültürü dersinin lisenin dört yılında da zorunlu olması. Din kültürü dersi çocuklara diğer derslerden çok daha önemli ne katmaktadır. Seçmeli olursa öğrencilerin seçmeyeceği düşünülerek mi zorunlu olmuştur?

 Sayın bakanımız bu müfredatın çok katılımlı çalışmalar sonucunda ortaya çıktığını üstüne basa basa dile getirdi. Ülkemizde bulunan dört büyük eğitim sendikasının ikisinin müfredatın içeriğinden hiç haberi olmadığı yaptığı açıklamalardan ortaya çıkmıştır. Hangi öğretmeler hangi öğrenciler hangi veliler bu programın içerisindedir?

Sayın Bakanımızı dinlerken bir sözü dikkatimi çekti. “Sanatın ince ayarından geçmemiş bir çocuğun şahsiyetinin oluşması çok zor oluyor.” Dedi. Böyle değince sanata değer veren bir müfredat oluşturuldu herhalde diye düşünürken sanat ile ilgili hiçbir dersin zorunlu ders kapsamında olmadığını gördüm. Sanatla ilgili dersler seçmeli dersler içine yerleştirilmiş. Önümüzde zorlu bir sınav sistemi dururken hangi çocuk ya da ailesi çocuğunun sanat dersi ile zaman geçirmesini ister ki?

Program anlatılırken iki öğrenci sahneye davet edildi ve ders seçimi yaptırıldı. Elbette ki bu güzel bir uygulama sorun şurada. Seçmeli derslerden bir öğrenci müzecilik bir diğeri de fotoğrafçılık dersini seçti. Okullarda bu dersleri verebilecek öğretmenler mevcut mudur? Yoksa daha öncelerde olduğu gibi bu derslere, ders programlarında boşluk kalan öğretmenler tarafından mı doldurulacaktır? Ya da bazı dersler zorunlu seçmeli ders haline mi getirilecektir?

Öğretmenler açısından en büyük sorun ders sayıları düşürüldüğünde ortaya çıkacak norm fazlası öğretmenler ne olacaktır?

Herkes eğitim sisteminden şikayetçi ve bir şeylerin değişmesi konusunda hem fikir. Ama değişim çatıdan başlamaz, temelden başlamalı. Anaokulundan başlayarak ilkokul, ortaokul ve lise şeklinde devam etmelidir. Bunun yanında eğitim fakültelerinin eğitimi de müfredata uygun değiştirilmelidir. Değişimin içinde uygulayıcı olan biz öğretmenlerin söyleyecek çok sözü olduğu unutulmamalıdır.

İyi bir gelecek, iyi bir eğitimden geçer…

Önceki ve Sonraki Yazılar