Demirel ile gidenler ve kalanlar (veya) 'dün dündür, bugün bugün'

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ölümüyle birlikte tam yarım asırlık bir dönem tarih oldu. Bugün yaşadığımız sorunların çoğu onun attığı bazı çürük temellerin üstüne kurulmaya çalışılsada, birçoğu onun siyasetlerinin tamamen tersidir. En azından ve basın özgürlüğü açısından, onun zamanında “akreditasyon” rezilliği yoktu, her görüşten gazeteci ona bir telefonla ulaşabilir, gezilerinde otobüsünde veya uçağında olabilir, en hoşlanmayacağı soruları sorabilir, esprili yanıtlar alabilirdi. Gazeteciler hükümeti eleştirdiği için hapse atılmaz,  hiçbir gazeteciye “Bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” denmezdi. Demirel’in elli yıl boyunca söylediği bazı ünlü sözlerin bugün ne olduğuna birkaç örnek vermek isterim:

“Dün dündür, bugün bugündür" derdi, o söz bugün de geçerliğini koruyor.

Koalisyonlar için “demokrasilerde çare tükenmez” derdi, şimdi tahtı sallananlar ilk iş olarak “tekrar seçim” tezgahlıyor.
“Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz” derdi, şimdi yırtık çamaşırların mecliste yıkanıp, mahkemede kurutulması dönemi geldi.
“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim”derdi, şimdi “oğlum, evdeki paraları sıfırla” deniyor. 
“Gap'ı kimseye gaptırmam” derdi, onun yerine ihale kanunu 164 kez değiştirerek bütün ihaleleri yandaşlara paylaştırma dönemi geldi.
“Kırk günde kabak yetişmez” derdi, şimdi kırk günde kırk harami yetiştiriliyor.
“Memlekette benzin vardı da biz mi içtik?” sorusu gitti, yerine dünyanın en pahalı akaryakıtının halka yüklenmesi geldi.
“MİT gizli saklı işler yapan bir teşkilat değildir” demişti. Şimdi, “MİT Müsteşarı benim sır küpümdür” deniyor, ilaçların altına saklanan silahlar komşudaki iç savaşa gönderiliyor.

“Yollar yürümekle aşınmaz derdi”, bugün sadece yürüyen değil, duran insanlar bile tutuklanıyor.
“Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır hep beraber içinde otururduk” demişti, şimdi parkta yatanların çadırları yakılıyor, “çapulcular” denerek, üzerlerine yüzde elliyi yürütme tehdidi savruluyor.
“Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz” derdi, bugün karikatüristlere dava açılıyor.
“Va mı bunun başka izah tarzı” derdi, şimdi ağzını açana “haddini bil” deniyor.
“Benim şapkam tatilde de çalışır” derdi, artık tatilde Tamince’nin otelleri var.
Ve nihayet, Süleyman Demirel çok kitap okurdu, şimdi kitaplar “bombadan tehlikeli” sayılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar