Demokrasi fareleri

Türk gazeteciliğinin medarı iftiharı Sabah yazarı Sevilay Yükselir, keskin bir vücut çalımıyla baraj sorunu olan partiye oy vereceğini açıklayınca günün mizah malzemesi haline geldi haliyle.

Bir zamanlar Fatih Altaylı ile televizyona çıkıp başörtülülere birlikte saldıran bu nezih hanım, daha sonra iktidar partisinin yılmaz savunucusu olmuş ve nihayet “antidemokratik barajın yıkılması” için, “halkların kardeşliği” için ‘malum parti’de karar kılmıştı. Eski ekürisi Fatih Altaylı gibi...

Tabii şimdi bu 'Alo Demokrasi' gazetecilerinin halleri pek bir eğlenceli. Bu durumda ne oluyor? İnsanlar eğleniyor. Büyük Türk tarihçisi Ayşe Hür Hanımefendi de eğlenenler arasındaydı. Twitter hesabından “Gemiyi önce fareler terk eder” diye yazıp Sevilay Hanım'ın siyasi kıvraklığına nazire yapıverdi.

Hayat ne tuhaf! Oysa 'kronolojik olarak' baktığınızda Ayşe Hür Hanımefendi aynı 'gemi'yi daha evvel terk edenler arasındaydı!

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken, Sevilay Yükselir örneğini verip, “Emin ol, iktidar devrilsin, bu tipler kendilerine kapılanacak yer yine bulur” demiştim. “Yok artık!” diye karşılık verdi arkadaşım.

Ah, ah!.. Arkadaşım çok saftı. Bizim memleketimizde hafıza mı var?

Cumhuriyet Gazetesi'nin haline bir bakın. Yetmez Ama Evet'in bayrak tutanı Aydın Engin ağabeyimiz, 'liberal sol' zehrin ideolojik taşıyıcısı Ahmet İnsel ve her vücut çalımında hem haklı hem mağdur olabilen egosantrizm kraliçesi Nuray Mert kırmızı halılar eşliğinde çağrıldılar gazeteye. Cumhuriyet, yeni Taraf mı olmak istiyor?

(Evet, TIR haberinden sonra mağduriyet adresi oldu Cumhuriyet. Bu durum, adına cumhurbaşkanı denen unsurun muhteşem zekasının bir ürünüdür. Muhtemelen etrafında aklı başında bir danışman kalmadığı için kendisini kimse dizginleyememiştir. Cumhuriyet'in 'PR' kampanyasını tek başına üstlenmiştir adeta.)

Kimse merak etmesin, Sevilay Hanım'a da yer vardır bu kakafoni içinde. Türkiye ne olmazların oldurulduğu bir ülkedir!

Dikkat edin. Her şeyin başı demokrasi! Her vücut çalımı demokrasi adına yapılıyor bu memlekette. Demokrasi adına 'Yetmez Ama Evet' deyip iktidar partisinin peşine takılanlar, şimdi demokrasi adına aynı partinin karşıtı kesilebiliyor. Demokrasiden sınıf sıfatını aldığınızda bizzat demokrasinin kendisi en iğrenç manevra alanı haline geliyor.

Ve öyle bir riyakarlıkla 'demokratiklik' yapıyorlar ki! Hemen hepsi, Kürt halk mücadelesi üzerinden kendilerini aklamaya girişiyor. Zamanında balkondan teşekkürlere mazhar olan bütün Yetmez Ama Evetçiler şimdi 'barajları yıkıp da geliyorlar'. Zannedersin Gabar'dan, Cudi'den yeni inmişler! Oysa hep durdukları yerde duruyor, 'sol sosyete' sofralarında eyyam yapıyorlardı...

En büyük üzüntüm, özgürlük için ölmeyi göze alan yiğit insanların bu afacanlığa malzeme edilmesidir.

Zamanında aynı demokratik afacanlık Ufuk Uras ve Baskın Oran seçim kampanyalarını kuşatmış, bu iki iflah olmaz liberal, 'umut' haline getirilmişti. 'Umut', aslında Meclis kürsüsüne kravat asan bir şarlatandan başkası değildi...

Demokrasi, onu sınıf çıpasına bağlamadığınız zaman sizi rezil eder. Misal, metal işçilerinin grevi 'milli güvenlik' gerekçesiyle yasaklandığında sokağa dökülmeyen 'demokrat'ların tamamı sahtekardır. 'Öteki' diye diye ağzı yamulmuş, emperyalizmin fonlarını yiye yiye semirmiş kimselerden bu millete tek hayır gelmez.

Kusura bakmayın, bunları birilerinin söylemesi gerekiyordu. Daha da söylemeye devam edeceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar