S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Deniz Baykal ve emboli

İnsan bazen ne yapacağını bilemez. Neyi nasıl yazacağını düşünemez.
Yaşadığı şoktan kolay kurtulamaz.
İşte geçtiğimiz hafta başı böyle bir olay yaşadık. Sabah kahvaltı haberlerinde geçen flaş bir haber Türkiye’deki birçok insan gibi beni de derinden sarstı.
Tüm haber kanallarının “son dakika”, “flash haber” spotlarıyla verdiği bu üzücü haber neydi?
CHP’nin önceki Genel Başkan’ı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın beyin damarlarından birisine “emboli” pıhtı atması sonucu hastaneye kaldırıldığı, durumunun ciddi olduğu haberi idi.
Haberi duyar duymaz Deniz Baykal’ın yattığı Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesine koştum.
Yolda giderken Sayın Baykal ile Strasbourg’a gitmeden önceki görüşmemizi düşündüm.Türkiye’ye dönüşte; başta Kuzey Irak’ta ki referandum süreci olmak üzere, dış ve iç politikaya ilişkin görüşlerini önce Sayın Kılıçdaroğlu ile paylaşacağını sonra kamuoyuna açıklamayı planladığını söylemişti.
Dönüşünde görüşmek üzere sözleşmiştik. Söyleyeceklerinin siyaset ibriğinden geçmiş, ülkenin aydınlık yarınlarına ışık tutacak fikirler olduğundan emindim. Bunun ipuçlarını da vermişti.
Hastaneye geldiğimde yoğun bir kalabalık vardı. Benim gibi haberi duyar duymaz birçok kişi hastaneye gelmişti.
Çok sayıda CHP’li milletvekilleri, arkadaşları, sevenleri durumu hakkında bilgi alabilmek ve moral destek verebilmek için hastaneye koşmuşlardı. Yoğun bakım ünitesi girişinde ki bir odada kızı oğlu, aile dostları, doktorlar, koruması, sekreteri vardı.
Yaşananları ve olayın nasıl olduğunu öğrenmeye çalıştım. Oğlu Ataç Baykal ve koruması Mehmet Güleç durumu kısaca özetlediler.
Baykal son bir haftadır Strasburg’da Avrupa Parlamenterler Meclisi’nin toplantılarına katılıyordu. Strasburg dönüşü meclisteki gensoru oylamasına ve grup toplantısına katılmak için Ankara’da kalmıştı. Eşi Olcay Hanım Antalya’da idi.
Meclis toplantıları sonrası Antalya’ya gidecek olan Baykal, o gece evinde yalnız kalıyordu.
Uykusu sırasında sabaha karşı attığı düşünülen pıhtının verdiği rahatsızlık sonucu sabaha karşı 05.20 sularında uyanır ve son bir gayretle koruması Mehmet Güleç’i telefonla arar.
Korumasına boğuk bir sesle “Mehmet buraya gel, kötüyüm” diyen Baykal’ın sözleri tam anlaşılır değildir. Koruması Mehmet Güleç “ Efendim ne dediğinizi tam anlayamıyorum, hemen geliyorum” der. Koruma Güleç, bir yandan yola çıkarken, diğer yandan Baykal’ın ikamet ettiği Angora sitesi kapı güvenliğini arayarak, “Deniz Baykal’ın evine gitmelerini ve kapıyı açıp içeriye girmelerini söyler”.
Güvenliği eve yönlendiren koruma Güleç, bir yandan 112 Acil’den ambulans isterken, diğer yandan oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal’a ulaşır. Eve ulaşan koruması Mehmet Güleç, acil yardım ekibi ile birlikte kendinde olmayan Deniz Baykal’ı 112 ambulansına alırlar.
Oğlu Ataç Baykal’ın yönlendirmesi ile Deniz Baykal önce kalp kontrollerinin yapıldığı Memorial hastanesine götürülür.
Burada çekilen mr’da görülen bulgular üzerine oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal’ın isteği ile İbn-i Sina hastanesine götürülür.
Türkiye’nin konularında en yetkin doktorlarından oluşan beyin, radyolog, nöroloji, uzmanlarını içeren bir ekip tarafından operasyona alınır. Kasığından girilerek gerçekleştirilen beyin anjiyosu ile beyni besleyen ana damarlardan birini tıkayan pıhtı çıkartılır, beyindeki tıkanık damar stent takılarak açılır.
Normal kan akışı sağlanır.
Deniz Baykal operasyon sonrası yoğun bakıma alınır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve eski Meclis Başkanı Hikmet Çetin hastaneye ilk gelenlerdi.
Yoğun bakım girişindeki odada önce operasyonu gerçekleştiren doktorlardan bilgi alıp, aileye geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Sonra yoğun bakımda yatan Deniz Baykal’ı ziyaret ettiler.
Baykal yoğun bakımda kendisini ziyaret eden Kemal Kılıçdaroğlu’na ve Hikmet Çetin’e espri yapacak kadar bilinci açık ve kendinde idi. Operasyondan bir süre sonra beyninde başlayan kan sızıntısı ve artan ödem sonucu yaşanan komplikasyonlar Baykal’ın sağlık durumunu olumsuz yönde etkiledi. Baykal’ın sağlık durumu ciddiyetini korumakta! Beynindeki kan sızıntısı durmuş, diren alınmış ve uyutularak ödemin çözülmesine çalışılmakta.
Her gün toplumun her kesiminden, her il ve bölgeden insanlar geçmiş olsun dileklerini ve Deniz Baykal’ın sağlığına bir an önce kavuşması istemlerini iletmek için hastaneye geliyorlar.
Hastane yönetimi ve doktorlarda Deniz Baykal’ın sağlığına kavuşması için titiz ve yoğun bir çaba içerisindeler.
Sayın Baykal’ın sağlığına kavuşabilmesi için büyük bir özveri ile tedavisini sürdüren ve sağlık durumuna ilişkin gelişmeleri her gün basın mensupları ile paylaşarak kamuoyunu bilgilendiren başta;
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş olmak üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Bahaaddin Güzel, Prof. Dr. Şükrü Çağlar, Prof. Dr. Mustafa Kemal Bayar, Prof. Dr. Canan Togay Işıkay, Prof. Dr. Mehmet Oral, Prof. Dr. Alpay Azap, Doç. Dr. Cansın Tulunay Kaya, Doç. Dr. Melih Bozkurt, Doç. Dr. Gökmen Kahiloğulları, Uzm. Dr. Kıvılcım Yavuz (Girişimsel Radyoloji) ve adını yazamadığım doktor, hemşire ve diğer sağlık görevlilerine Sayın Baykal’ı sevenleri ve kendim adıma teşekkür ediyorum. Bu ekibe Baykal’ın hastaneye gelişinden itibaren yanından hiç ayrılmayan, yapılan konsültasyonlara katılan oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal, Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfü Baydar, Antalya Milletvekili Beyin Cerrahı Dr. Niyazi Nefii Kara’ya da ayrıca teşekkür ederim.
Doktorlarının çabalarının hızla olumluluğa dönüşmesi ve bir an önce sağlığına kavuşmasını istediğimiz, Sayın Deniz Baykal’a acil şifalar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar