Süleyman Karan

Süleyman Karan

‘Derin çukur’da çözüm aramak

Fırat Kalkanı Harekâtı ve ardından Zeytin Dalı Harekâtı… Bugünlere nasıl geldiğimizi geçmişi hatırlatarak bir gözden geçirelim. Şu Arap Baharı’nın yani Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin (GOP) eşbaşkanı olduğunu göğsünü gere gere söyleyen bir başbakan ile yine ‘Stratejik Derinlik’ adı verilen şizofrenik dış politika sayıklamalarının sonucunda, yardımcı oyuncu olarak girdiğimiz Suriye iç savaşına, daha doğrusu Suriye’nin ABD taşeronları tarafından işgal projesine…
Şu bir gerçek ki Beşar Esad, ülkesini babasının despotik rejiminden sınırlı da olsa bir demokrasiye geçirme planını hayata geçirmek üzereydi.
Ve bu konuda adımlar atıyordu. Öte yandan Libya’da ne rezil bir oyun olduğu ortaya çıkan Ara Baharı denen soytarılığın neo-liberal küresel sisteme yeni pazarlar açmak ve İsrail’in yeni güvenlik konseptini yaymak için bir maşa olduğunu anlayacak kadar da akıllı bir liderdi. Ülke içinde birikmiş sorunları çözmekle ulusal güvenliği sağlamak gibi zorlu iki görevi vardı önünde...
Cisr eş-Şuğur provokasyonu
ABD, Britanya, İsrail, BAE, Suudi Arabistan, Katar emiri, AKP hükümeti tarafından desteklenen eli kanlı Suriye İhvanı’nın militanları, kimileri ise demokrasiye özlem duyan Suriyeliler tarafından cılız da olsa protesto gösterileri başlamıştı.
Şam yönetimi de ciddi bir müdahalede bulunmamaya çalışıyor, durum kontrol altında olduğu sürece bu protestoları gözlemeyi tercih ediyordu. Ama Arap Baharı’nın son noktası olarak görülen Suriye için ABD ve İsrail’in başını çektiği cephenin acelesi vardı. Emperyal ve İhvancı pan-islamist ham hayallere kapılmış AKP hükümetinin de… Suriye’de yaklaşık yarım milyon insanın ölümüne sebep olacak bu iç savaş ve işgal hareketinin fitilini ateşlemek isteyenlerin bir provokasyona ihtiyacı vardı. Provokasyon zor değildi, zira geçmişte Hama’da yuvalanmış İhvan’ın en kanlı kolunu oluşturan Suriye İhvanı ve ülkeye sokulmuş teröristler Beşar Esad’ın silahlı bir müdahaleye başvurması için bir saldırı organize ettiler. ÖSO’nun nüvesini oluşturan teröristler, 4-5-6 Haziran 2011 tarihlerinde Türkiye sınırına yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki İdlib’e bağlı Cisr eşŞuğur’da Alevi polis memurlarının boğazlarını keserek cansız bedenlerini Asi Nehri’ne attılar. Amaç belliydi, siyasi olarak iç savaş çıkaramıyorlarsa mezhep savaşını körükleyerek, İsrail’e karşı direniş kalesi olan Suriye’yi parçalamak. Esad buna seyirci kalamazdı ve iç savaş işte bu eylemin ardından başladı.
Kuzey Suriye meselesi kimin eseri?
Emevi Camii’nde namazdan başlayan, Suriye’yi ruh hastası katillerle teröristlerin işgal ettiği bir bölgeye çeviren GOP projesi komşumuzda böylece devreye girdi. Öylesine körlerdi ki, Suriye’nin yanı başındaki Irak’ta yaşananlardan ders almayı bile akıllarından geçirmediler.
Yancı think tank kuruluşlarının uyduruk analizleri, berbat bir istihbarat ve yanlış seçilen üç-beş kiralık katil, manyak ve paralı askerden oluşmuş çeteleri sahada çözüm ortağı olarak seçmek, tüm bunlara tuz-biber ekmeye yetti. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) da bunlardan biriydi ve savaş alanında yağma yapmak, zora geldi mi silahını düşmana satıp kaçmak, aldığı maaşa rağmen her an ihanet etmekle ünlendi! Tekfirci selefi terör örgütlerinin sahaya egemen olması, ardından Şam yönetiminin ülkenin kuzeyini bir süreliğine gözden çıkarmasıyla birlikte ortaya çıkan Kürt silahlı güçleri karşısında bu bir avuç vatan hainiyle maaşlı çetecinin yapacak bir şeyi kalmamıştı zaten…
İdlib denen gayya kuyusu
GOP’un hiçbir hükmü kalmadı artık. Bir zamanlar GOP eşbaşkanlığıyla övünenlerin de, ‘stratejik derinlikler’in de… Şimdi kocaman bir stratejik çukurun içinde, bu oyunu planlayanların can düşmanları, yani Rusya ile İran en çok kazanımı elde eden ülkeler… Türkiye ise hayalci ve maceracı hükümetin kefaretini ödüyor. Fırat Kalkanı ve Afrin ile başlayan bu süreç uzun süreli ve yayılarak devam edecek. Sırada Menbiç var ama ondan çok daha ciddi bir mesele daha var. İdlib denen gayya kuyusu… Tekfirci selefi teröristlerl Çeçeni, Uyguru, Afganı pek çok seri katilin barındığı rezil in… Suriye Ordusu, Rusya ve İran bu mikrobu yerinde yok edecek gibi görünüyor. Belki bu ihale de Türkiye kalacak!
Berbat hayalleri çöpe atma zamanı
Sonra sıra Kuzey Suriye’nin bütününde yeniden haritaların çizilmesine gelecek. Eğer bir gün savaş biterse, Kürtler’e özerklik verileceğini zaten Şam açıklıyor, Rusya ve İran da bu konuda hemfikir. Yeter ki ABD olayı kaşıyıp, Suriye Demokratik Güçleri’ni bir işgalci gibi kullanarak Kürt nüfusun olmadığı bölgelere bulaşmasın! SDG Rakka’dan, Tabka’dan, Haseki’den çekilsin… Nüfus yapısıyla oynamasın... Yine Suriye halklarının hepsi, Sünnisi, Alevisi, Hıristiyanı, Arabı, Kürdü, Türkmeni, Ermenisi, bir federatif yapı içinde toprak bütünlüğünden zerre taviz vermemiş bir Suriye’de yaşayabilsin. Ülkemizdeki 3.5 milyon Suriyeli göçmen de gönül rahatlığıyla tekrar ülkelerine dönebilsin…
Fırat’ın batısında da, doğusunda da kan akmaması, Suriye iç savaşındaki tarafların aklını kullanmasına bağlı… Ve tabii ki Şam yönetimini muhatap almalarına… Berbat hayallerin değil, artık aklı kullanmanın zamanı…

Önceki ve Sonraki Yazılar