Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Ders alınır (mı)!

Beş yıl önce bugünler ‘Özgür Suriye Ordusu’ Antakya’da kuruldu.

Elemanı az olduğu için Tunus ve Libya’dan gelen adamlarla beslendi.

Silah, her türlü askeri malzeme ve para AKP iktidarından.

ÖSO ilk terör eylemini 8 Haziran günü Cisr El-Şuğur kasabasında gerçekleştirdi ve 120 devlet memurunu hunharca ve vahşice öldürdü.

Oysa adamlar Suriye’de ‘özgürlük ve demokrasi’ için mücadele edeceklerini söylemişti.

‘ÖSO’dan birkaç gün sonra yani 31 Mayıs’ta bu kez Suriyeli muhalifler Antalya’da toplandı.

Yine AKP'nin desteğiyle.

Sonrasında olaylar çok hızlı gelişti.

Suriyeli muhalifler 2 Kasım 2011’de Suriye Ulusal Konseyi’ni ( SUK) İstanbul’da kurdu.

Bu kez AKP tek başına değildi. Suudi Arabistan, Katar, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya...

Hepsinin istihbarat örgütleri bu işe el vermişti.

Hepsi ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford’un emrinde çalışıyordu.

Ama olmuyordu.

‘Diktatör Alevi Esad bir türlü devrilmiyordu’.

‘Sünni Suriye halkı ve ordusu ona karşı ayaklanmıyordu’.

Devreye fetvalar girdi.

Liderler ve onların emrindeki binlerce din adamı ‘Kafir Alevi ve Şiiler’e karşı’ Cihat çağırısı yapmaya başladı.

Çağırıyı duyan binlerce ruh hastası, sapık ve katil dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye geldi ve pikniğe gider gibi Suriye’ye geçti.

Onlar da Suriye’de ‘demokrasi ve özgürlük’ mücadelesi verecekti.

Nasıl verdiklerini hep birlikte gördük görüyoruz.

Artık ÖSO, SUK ve benzeri örgütler yok.

Obama bile bu ‘uyduruk muhaliflerle Esad’ın devrilemeyeceğini’ itiraf etti.

ÖSO ve SUK yöneticileri  destek veren istihbarat örgütlerinin adamı.

Bunu ben değil genişletilmiş SUK’un başkanlığını yapan Ahmet el-Hatip söyledi.

Her iki örgütün yöneticileri hırsız, işbirlikçi ve pislik içinde.

Bunu fırsat bilen Nusra ve IŞİD bu örgütlerin militanlarına el atıyor ve hızla güçleniyor.

Onların gücü bildik bölgesel ve uluslararası ülkelerin  ilgisini çekince olaylar bildik noktaya geldi. Demek istediğim ‘özgürlük ve demokrasi’ hiç bir zaman ne ÖSO ne de SUK’un umurunda olmadı ve olmayacak.

Nusra ve IŞİD lider ve yöneticilerinin büyük bölümü zaten Suriyeli değil.

Onlara destek veren bildik bölgesel ülkeler ise Suriye’ye demokrasi ve özgürlük değil kendilerine uygun çağ dışı, ilkel, bağnaz, faşist bir yapı yerleştirmek istiyor.

Klasik tanımı ile emperyalist ve savaş sermayeli kapitalist ülkelerin derdini bilmeyen yok. Herkes İsrail için çalıştı.

İsrail için risk oluşturabilecek tüm ülkeler dağıtıldı.

Suriye, Irak, Mısır, Libya, Yemen, Lübnan... Hepsi beş yıl içinde oldu.

Ders alan var mı?

Sanmıyorum.

Yeter diyen var mı?

Sanmıyorum.

Her şey AKP yönetiminde Ankara’nın ‘dindar ve kindar’ söylem ve eylemiyle başladı.

Böylesi kanlı bir politikayla Suriye’deki ‘Alevi Esad’a karşı harekete geçen AKP bölgede tıkandığında Türkiye içine yüklendi.

Son beş yılda ülke içinde yaşanan tüm siyasal, hukuksal, güvenlik, ideolojik ve benzeri tüm sıkıntıların nedeni Suriye'deki başarısızlıktır.

Ankara’nın önünde iki seçenek var:

1- Devam eden iç politik provokasyonlara paralel olarak Suriye politikasında çok daha saldırgan olmak.

2- ABD baskısıyla Suriye’de geri adım atarak içte toplumsal barışı sağlamak.

Gönül tersini ister ama bugünün bölgesel ve uluslararası koşullarında AKP birinci olasılığı tercih eder gibi görünüyor.

Tersi olsaydı Davutoğlu görevden alınmaz ve dış politikayla hiçbir ilgi ve deneyimi olmayan Binali Yıldırım bu göreve getirilmezdi.

İçte tam yetkili devlet başkanı gibi davranan ve bunu herkese kabul ettiren Cumhurbaşkanı Erdoğan artık dışarıdakilere de “Bundan böyle tek muhatabınız benim” diyecek.

Son beş yılda Davutoğlu ve Hakan Fidan ile birlikte Suriye’de yaptığını yapan Erdoğan şimdi Davutoğlu’suz bir döneme hazırlanıyor.

Bu dönemde Hakan Fidan’ın konumu, örneğin dışişleri bakanlığı, geleceğe dönük bazı işaretleri içerebilir.

Yalnız Suriye ve bölgesel politikalar anlamında değil PKK ve Kürt sorunu açısından da.

Cumhurbaşkanı Erdoğan iç ve dış politikada çok önemli bir döneme hazırlanıyor.

Umar ve dilerim son beş yıllık başarısızlıklardan yeterince ders alınır ve bu beş yıl öncesindeki beş yılın içte ve dıştaki mutlulukları hatırlanır.

Aksi takdirde herkes için yeni bir beş yıllık felaket yılları başlar.

O zaman da sonraki beş yılları anlatmanın hiç bir anlamı kalmayacak.


Önceki ve Sonraki Yazılar