Bayram değil seyran değil...

Paranoyak olmadığımı söyleyemem ama, bu Ebola hadisesinin ortaya çıkışı beni biraz işkillendirdi!
Ebola daha bugün çıktı demiyorum… hatta işte tam da bunu söylüyorum!
Ebola bugün çıkmadı!
Bu virüsün varlığı 1976 yılından beri biliniyor!
Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyetlerindeki salgınlarla dünya bu virüsün adını duydu…ancak ne zaman ki virüs Avrupa ve Amerika’da görüldü o zaman tehlike çanları çaldı ve Eylül ayı içerisinde, Amerika’da yapılan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde, Obama kürsüden “Ebola, Ebola!” diye haykırdı!
Bir nev-i “Evreka, Evreka!” heyecanı gibiydi…günaydın! yeni mi duydunuz!
2000 - 2001 yılları arasında sadece Uganda’da 400’ün üzerinde insan bu virüs yüzünden öldü! Ancak o yıllardaki Amerikan başkanının çıkıp bu konuda alarm verdiğini hatırlamıyorum.
Hasılı, kişisel paranoyalarıma dönersek, “Ebola, Ebola!” içerikli konuşmayı dinlerken, “ya biliyorum bir film vardı neydi neydi?” diye soruyordum kendime… sonra düştü jeton! “Outbreak” diye nefis bir filmdi…Dustin Hoffman, Rene Russo, Morgan Freeman filan…virüs, salgın, kan, ter, aşı…böyle diken üstünde izlediğim filmlerden biri…1995 yılında çekilmiş…Bir komplo teorisine göre Hollywood, dünyada olacakların haberini önceden verir…hissi kablel vuku işte!
1995 yılında bizim sınırlarımızda hareketli günler yaşanıyordu…
Şubat ayında, Barzani, Talabani güçleri arasında Kuzey Irak ikiye bölündü, sonrasında Çelik Operasyonu adında “kara harekâtı” geldi. Öcalan’ın, operasyonu haber alıp Suriye’ye kaçtığı söylendi…
2014…Sınırlarımız yine oldukça hareketli…Irak bu kez Işid tehdidinde…bizim derdimiz bu kez, malum husumetler yüzünden Suriye’ye “kara harekâtı!” Ebola bu kez Washington’dan yine haykırılmaya başlandı!
Bu Ebola, ya aralarında bir şifre ya da ben iyicene paranoyak oldum!
Belki de daha az film izleyip böyle kitaplardan uzak durmalıyım.


Zürafa’yı rahat bırakın bari

Okumuşsunuzdur, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi, Harita Müdürlüğü’nün teklifi üzerine, Şile’deki Abanoz Sokağının adını değiştirdi!
İsim onlara “müstehcen” şeyler çağrıştırmış!
Bahsi geçen müstehcenlikle Şile’nin bir bağlantısı var mı? Hayır. Çünkü “müstehcen Abanoz Sokağı”, Şile’den kilometrelerce uzakta, Beyoğlu’nda…
1920’lere kadar İstanbul’da dağınık yerlerde bulunan genelevler, o yıllardan sonra, daha etkin biçimde kontrol altına alınsın diye belli sokaklara ayrılıp sınıflandırılıyor.
Ve “birinci sınıf” tabir edilenler de Abanoz Sokak’ta toplanıyor.
Hatta Menderes döneminde bu sokaktaki “birinci sınıf” evlerin sayısı 45’lere, çalışan kadın sayısı 500’lere çıkıyor…Nüfus arttıkça ihtiyaçda çoğalıyor belli ki.
Üzerine şiirler, şarkılar yapılıyor…filmler çekiliyor…yıllar içinde, bir şehrin hafızası ve sosyolojik ipuçlarını vermeye başlıyor.
Ve 1970’lerin ortasında o sokaktaki evler kapanıyor.
Hatta çok çok öncesinde de 2.Abdülhamit tarafından açılan Zürafa Sokak var. Ki o hâlâ varlığını devam ettiriyor bildiğim kadarıyla.
Biz kız çocukları çok bilmeyiz ama kulak dolgunluğumuz da vardır hani, genelevler, hayata yeni atılan delikanlıların, “milli takım”da yaşayacakları zafer ya da hayal kırıklıklarının ilk deplasman sahalarıdır.
Ama asıl şaşırtıcı olan , üzerinden 40 yıl geçmiş bir hikayenin, zafer ya da hayal kırıklığı, merkezinden kilometrelerce uzakta, belki de birilerinin anısında hâlâ çok canlı mı duruyor da, çirkin, müstehcen bulunarak bir isimden intikam alınıyor!
Belki de şairin dediği gibi, “nereye gidersen git o kafa da seninle geliyor!” (bunu hangi şair dedi bilmiyorum!)
Harita müdürlüğünün, Abanoz ismini müstehcen bulduğu sıralarda ise, 17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonu sanıklarından, malum bakanlar, bakan çocukları, banka müdürleri ve Reza Zarrap aklanıyor!
Bu karar alınmadan kısa süre önce ise, Meclis’te kurulan araştırma komisyonu 2 ay süre istiyor…”derin araştırma” için herhalde, yoksa komisyon ne bilsin savcının sanıkları aniden aklayacağını!
İki hadise arasında herhangi bir bağlantı yok!
Sadece, ekonominin bel kemiği sıcak para, Abanoz Sokak dahil her yerde geçerliliğini koruyor!
Tek korkum, birgün Hayvanat Bahçesi Müdürünün de, “Zürafa ismi bizim örf adetlerimize uygun değil, çok müstehcen!”  deyip hayvanın adını değiştirmeye kalkması!


Memleketimden ilkel silah manzaraları




TARiHTE TANSU ÇiLLER

4 Aralık 1995: Başbakan Tansu Çiller; “ABD, Türkiye’nin Avrupa’ya girmesini istemiyordu. Bunu ben değiştirdim.eanne d’Arc gibiyim. Bu yüzden beni tarih yazacak!

Unutulmayanlar


Fikr-i Takip


Akil Adamlar YENi MACERA RENKLi TÜRKÇE


Akil adamlar serüveni başarıdan başarıya koşmuş bir projeymiş gibi, Davutoğlu onları bugün yeniden     topluyor!
“ b, c ve d planlarımız hazır!” demeleri boşuna değilmiş!
a) akil adamlar
b) akil adamlar
c) akil adamlar
d) akil adamlar
Doğrusu dördü de birbirinden müthiş projeler… hayırlısı…


Elegan sizsiniz Türkiye!
Samsun İl Müftüsü, Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk: “18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsah gözyaşlarıdır.”




Önceki ve Sonraki Yazılar