Dijital mahremiyet ve devlet

Kargo şirketinin elemanı hiç tereddüt etmeden “TC kimlik numaranız” diye soruyor. Söylüyorsunuz, “Evet doğru” diye onaylıyor.
Çünkü bu numarayı almış, kaydetmiş ve saklıyor. Belki de hiç haberiniz olmadan paylaşıyor...

Sıradan bir telefon numarasında aranıyorsunuz, “X bankası” karşıdaki ana ve baba adınızı sorup sizden doğum tarihinizi söylemenizi, kimliğinizi “onaylamanızı” istiyor...

Sigorta şirketi cep telefonunuzdan arayıp, X bankasındaki hesabınıza binaet sağlık sigortası yaptırıp yaptırmayacağınızı soruyor.
Mahremiyetin temelini oluşturan kişisel bilgiler, dileyenin dilediği gibi işleyeceği şekilde ortada.

Çünkü Türkiye, Avrupa Konseyi'nin 108 sayılı “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tâbi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunmasına İlişkin Sözleşme”sini 1981'de imzalamasına rağmen hala kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir kanuna sahip değiliz. Yasa taslağı Meclis'te bekliyor. Kişisel veriler asla korunmuyor. Peki bunun ne sakıncası var?

Ne sakıncası olduğunu üç yıl önce ABD'de yaşanan bir olay bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.

Target mağazalar zinciri Minneapolis'te, 16 yaşında bir genç kıza hamilelik ürünlerine ait indirim kuponu gönderdiğinde babası öfkelendi, “siz benim kızımı hamileliğe mi teşvik ediyorsunuz” diye şirketin kapısına dayandı.

Babanın Target'ın kullandığı matematik yöntemlerinden, örneğin kadın müşteriler istemese de “hamile olup olmadıklarını anlayacak” davranış modelleri geliştirdiğinden haberi yoktur.

Target, hamile kadınların başlarda kokusuz losyonlara yöneldiğini, ilerleyen haftalarda kalsiyum, magnezyum ve çinko desteği için ürünler aldığını, doğum yaklaştığında bol miktarda el dezenfektanı ya da kokusuz sabun aldığını biliyordu.

İşi daha da geliştirmişler, 25 ürüne bakarak yüzde 80'in üzerinde doğruluk payıyla bebeğin cinsiyetini ve doğumun tarihini bile belirleyebiliyordu.

Ve 16 yaşındaki kızına gönderilen hamilelik ürünleri reklamlarına öfkelenen baba da, sonunda kızının gerçekten hamile olduğunu öğrendi.
New York Times muhabiri Charles Duhigg bu öyküyü ve dehşet verici matematik yöntemlerini kamuoyuna duyurdu, epeyce gürültü koptu.
Peki Türkiye'de böyle şeyler oluyor mu?

Küçük bir örnek; “Z. Hanım özellikle eşi O. Bey’in veya varsa oğlunun kullanacağı belli ürünler de alıyor, mesela erkek terliği , erkek deodorantı, şampuan. Hatta bu şampuandan anladığımız kadarıyla O. Bey’in saçları dökülüyor. 27 Ağustos 2008’de Divan’da yediği yemekten anlıyoruz ki; ya O... Bey o gün eşiyle birlikte Marmaris’e gitmemiş, çünkü Z. Hanım’ın o gece 21:47’de Marmaris ...'dan alışverişi var, ya da uçakla Marmaris’e gitmişler. Çünkü karayolu ile Marmaris’e 13:30’dan 21:47’ye kadar gitmek biraz zor... Z. Hanım kişisel bakım ürünlerinden kadın pedlerine bir süre ara veriyor, bu dönemde bir gebeliği olmadığını bildiğimize göre başka bir yerden aldığını söyleyebiliriz...”

Bu perakende sektöründe çok tanınmış bir mağazalar zincirinin, bir buçuk yıllık alışveriş dökümlerinden elde edilenlerin küçük bir bölümü. Her şey didik didik ortaya dökülebiliyor. Çok daha fazlası da yapılıyor.

Bir dükkanın, mağazanın önünden geçerken, hatta internette beğendiğiniz bir ürüne bakarken, bu markaların cep telefonunuza gelen mesajları asla tesadüf değil. GSM operatörleri, dakikada birkaç kez topladığı “yer-konum” bilgilerinizi kimi alışveriş merkezleriyle paylaşıyor. Bunu size sormadan yapıyor.
Cep telefonları, kredi kartları, internet tarayıcıları, telefonunuzda kullandığımız küçük programlar hepsi düzenli olarak kaydınızı tutuyor.

İnternet servis sağlayıcıları, “küçük veri paketleri” biçiminde işleyen veri trafiğinizi aktarmakla yükümlüler. Ancak bununla yetinmiyor, meraklı bir postacı gibi “veri paketlerinin” içine bakıyor, ne yaptığınıza ettiğinize bakıyorlar. Çünkü kimse onları denetlemiyor.

Bu işi denetlemesi gereken devlet, veri istismarında neredeyse öncülüğe oynuyor.

Sağlık Bakanlığı hastaların kişisel bilgilerini “pazarlıyor”.
Peki ya başka birileri de “ne düşündüğünüzle” ilgileniyorsa?
Okuduğunuz gazeteyi, girdiğiniz internet sitesini, gezindiğiniz sayfaları, attığınız mesajları , sizle ilgili her tür veriyi bir araya getirip, “profilinizi çıkarmaya çalışan” birileri varsa?
Türkiye, yasal boşluklar ve en önemlisi vatandaşların “aldırmazlığı” yüzünden her tür hak ihlali ve korsanlık için dijital bir cennet.
Ve bu korsanlık, sadece ticari hırslarla değil, siyasi hırslara da kapı aralıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar