Susma, sıra CHP'ye geliyor

Ben bu AKP yanlısı gazeteleri ve onların ‘genç tetikçiler’ini çok seviyorum. Türkiye’nin geleceğine ilişkin hesapları, gündemdeki sorunlara ilişkin  iktidarın ‘niyet’ini en iyi onlardan okuyorum çünkü. Hatırlarsanız, bir zamanlar üç-beş kişi Amerikan malı postallarla piyasaya çıkmış, genç sivillerin rahatsız olduğunu deklare etmişlerdi.

Ölüm sınırına gelmiş açlık grevlerinin, Uludere katliamının, hapisteki vekillerin, ‘terörist’ ve ‘tecavüzcü’ ilan edilen gazetecilerin bile gündem oluşturamadığı Türkiye’de onlar iktidar yanlısı medyanın gülü olmuştu. Öncüleri birer birer keşfedilip, köşe sahibi yapıldılar.

İşin ilginci uzun süredir sesleri çıkmıyor. Hiçbir hak ihlali ya da katliam için o dahiyane fikirlerini sokaklarda göremiyoruz. Şu şahane demokratlığınızı, sivilliğinizi göstermenin tam zamanı diye içimden geçirdiğim oluyor da, aklıma hemen ABD Dışişleri Bakanlığı geliyor mecburen. Hatırlatmadan geçemeyeceğim. Arap Baharını internet üzerinden örgütleyen AYM adlı sitenin kurucusu, ABD Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı James K. Glassman.

Glassman, ‘Arap Baharı’ndaki katkılarını, özellikle Mısır’daki ayaklanmalarda oynadıkları rolü zaten hiç inkar etmemişti.  AYM’nin, daha doğrusu ABD’nin Türkiye’de irtibatlı olduğu oluşum ise o üç-beş kişiden oluşan Genç Siviller. Dolayısıyla  ‘demokrat olunsun’ emri AKP iktidarını kapsamayacak elbet. Bugünlerde ağırlıklı olarak, Cumhuriyetin, İslami 2. Cumhuriyet olmasını erken ve eblehçe bir sevinçle meşrulaştırma görevini ifa ediyorlarsa da eskisi kadar itibar görmüyorlar. Hem iplikleri pazara çıktı, hem de geleceklerini ipotekledikleri AKP politikaları bir bir  çöküyor.   

Uluslararası kurumlardan  yükselen sert eleştirilerin yanı sıra, Davutoğlu’ndan sonra Erdoğan da dünya basının alay konusu olmaya başladı. Financial Times’tan Philip Stephens , Türkiye’nin Suriye politikasını analiz ettiği yazısında aynen şöyle dedi: “Erdoğan mevcut zorluklardan bihaber görünüyor. Hâlâ Türkiye’nin Ortadoğu’da yeni bölgesel güç olduğuna dair uzun konuşmalar yapıyor”. Bu trajikomik durumu gözden geçireceklerine Cumhuriyet’in kuruluşunun kutlanmasına bile tahammül edemez hale gelen bu kof egosantrizmin “Cumhuriyet artık bu ülkenin rejiminin adı değil” diyecek kadar cüretkârlaşması bir yana, kurulmakta olan düzenin niteliğini de itiraf ediyor.

Daha önemlisi totaliter bir İslami yönetim biçimine karşı duranları/duracak olanları şimdiden marjinal ilan ederek, iktidarın soytarısı rolüyle güldürse de, ciddiye alınması gereken bir mesajı da veriyor. O mesaj da; iktidarın yeni rejimine biat etmeyenlerle çok daha sert ve belki kanlı bir kavgayı göze aldığıdır.

Nitekim 29 Ekim kutlamalarının sivil platform, dernek ve partilerle kutlanmasına, “müdahale ederiz” diyen iktidarın yanıtı bu öngörünün kanıtı. Ankara Valiliği’nin yasak kararına Başbakan’ın destek vermesi, Eski Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in yeniden sahneye çıkıp, CHP’nin kutlama kararını, BDP’nin sivil cuma namazlarına benzetmesi gelmekte olanın ilk işaretleri. Adı üstünde “sivil” ve “barışçı” eylemleri bile kriminalize eden bu zihniyet şimdi de  CHP’yi kriminalize etmeye soyunmuş.

İktidar Kürtlerle de ve artık Türklerle de, yani ‘ümmet’ olmakla yetinmeyecek herkesle topyekûn bir savaş girdi.  Cepheyi bu denli genişletmesi akılla ve mantıkla açıklanamaz. Olsa olsa epileptik bir krizle açıklanabilir. Tarih, pek çok diktatörün epileptik kişiliği olduğunu yazar ve  hiçbiri demokratik yollarla gitmeyi sindirememiş, ülkeye de ağır bedeller ödetmişlerdir. 

Öte yandan tarihinde ilk kez CHP de sokakta ‘devlet’le karşı karşıya gelecek, ‘yasadışı’ eyleme imza atacak, yani korsan gösteri düzenleyecek. Bu deneyimin;  ‘yasadışı göstericiler’in yaratılışına, devletin istediği zaman yasaları nasıl copa ve gaza çevirdiğine,  uyarıları dinlemeyenlere ‘mecburen’ müdahalesine meşruiyet kazandırılmasına dair, CHP tabanında da önemli bir empati ve farkındalık yaratacağına inanıyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar