Dinin başına da bela oldular

Bugünkü yazımda size, dinci riyakârların, Maun talancısı maskeli müşriklerin, lanetli namaz tüccarlarının vicdanlarda açtıkları yaralardan birini tanıtacağım. Bunlar, kasalarını akıl almaz paralarla doldurdular ama bunu Allahlarını, ahiretlerini, vicdan ve imanlarını şeytana satma pahasına yaptılar. Paralel zulüm güçleri halinde hep böyle yaptılar. Sonra da çıkar çatışmaları yüzünden gırtlak gırtlağa birbirine girdiler.

 Sadece ezip horladıkları, soyup perişan ettikleri Müslüman halkların değil, bütün insanlık ca-miasının elleri bunların yakalarındadır. Bunlar, fiilleriyle dini inkâr etmekle kalmadılar, başkalarının inkâr etmesine de sebep oldular. Bunlar, ‘dini yalancı çıkardılar.’ İşte bu yüzden, bunları lanetleyen Maun suresi daha birinci ayetinde şöyle diyor:

 “Gördün mü o, dini inkâr edeni/dini inkâr ettireni/dini yalancı çıkaranı?”

 Ne diyeyim; hepsi Allahından bulsun!

Gülseren Altınel yazıyor:

“Gelinlerimizden biri Alman. Gelinimizle erkek kardeşlerinden biri yanımızda 3 ay gibi bir süre kalarak hem Türkçe öğrenmeye çalıştılar hem de gönüllerince tatil yaptılar. Yaz tatilinde bizdeydiler. Akşam yemeği sonrası, ‘Biz Müslüman olmaya karar verdik. Hangi resmî makama müracaat edelim?’ diye başlayıp neredeyse sabahlara kadar süren sohbeti açtılar. Reklamını yapmadan da Müslüman oldular. Gelinimiz Suzan, kardeşi de Cem ismini aldı.”

 “Sonraki yıllarda, AKP iktidarı bol cami ve İmam Hatip açmaya başladı. Yolsuzluk söylenti-lerinin hafiften hafiften ortalığa döküldüğü dönemlerde Cem bize gelmeyi kesti. Bir gün geli-nimiz ‘Annecim, biliyorum sen çok üzüleceksin ama bu iktidarın yaptıkları yüzünden, Cem Müslümanlıktan çıktı. Çünkü bizim Almanya’da bize yolsuzluklardan alayla bahsederek ‘Si-zin İslam nasılmış ama!!’ diyorlar hep. Cem bu alaylı konuşmalara dayanamadı’ dedi. Çok üzüldüm. Daha sonra Cem Almanya’yı terk edip Singapur’a yerleşti.”

 “Geçenlerde Cem telefon etti. Uzun uzun konuştuk. Yaz tatilini bizde geçirme sözü verdi ve ekledi: ‘Ben yine Müslüman oldum. Tanır mısınız, Yaşar Nuri Öztürk diye bir profesör var. Onun kitaplarının Almanca tercümelerini alıp okudum; huzuru buldum. Bu iktidar yok olun-caya kadar Almanya’ya dönemem. Mahşerde onların yakalarına ben de yapışacağım’ dedi.”

“Yaşça benden küçüksünüz ama binlerce defa teşekkür ediyor, minnetle saygılar sunuyorum. Allah sizden razı olsun!”

Ferşat Bektaş yazıyor:

“Halk Arenası’nda siz, cesaretle, bulunduğumuz durumun tespitini yaparken birileri hâlâ nutuk peşindeler. İstiyorlar ki, birileri hazır halde sunsun bunlara iktidarı. Kafayı duvara daha çok vuracaklar bu gidişle. Türki-ye’nin bu çıkmazı içler acısıdır. En büyük siyasal toplulukla-rın biri olan partinin en iyi yaptığı iş, gündemi takip edip nutuk atmak. Aydınların da nutuk atanları, hayal satanları konuşturuluyor; çözüm üreten yok. Arena gecesini tamamlayacak sözü, bilge-Kral Aliya İzzet Begoviç söylemiş yıllar önce: ‘Dünyayı değiştirecek olan dua değil eylemdir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar