Suriye’deki İç Savaş’ta sona yaklaşılıyor. Güney’de denetimi sağlayan Esad, şimdi Kuzey ve Doğu Suriye ile “ilgilenmeye” başlıyor… Şam’ın elindeki cihatçı militanlarla, İdlib’deki Nusayri ve Şiilerin “değiştirilmesi” ile birlikte, İdlib artık yalnızca muhaliflerin ve cihatçıların barındığı bir yer haline geldi. İdlib, aynı zamanda Astana Süreci ile Türkiye’nin denetlediği bir “çatışmasızlık” alanı.

Esad güçlerinin ilk hedefinde İdlib’in olacağı açık… Esad, Eylül’de burayı da denetimi altına almak isteyecektir. Ancak, o zaman Rusya, Esad’ın elini, kolunu tutacak mıdır? Böylece Türkiye’yi karşısına alacak mıdır? Buradaki cihatçı militanların akıbeti ne olacaktır? Belli değil… Erdoğan yönetimi hala Esad’ı doğrudan muhatap almamakta ısrar ettikçe, bu sorulara yalın yanıtlar bulmak da mümkün olmaz!

Menbiç’te devriye gezeduralım, YPG/PKK Esad Yönetimi ile buranın geleceği için görüşmelere başlamış bile… Biz ABD ile devriye gezerken, Menbiç’in Esad’a teslim edilerek bir “ortak” yönetim altına konması kotarılıyor! Herhalde sıra Fırat’ın Doğusuna gelecek. Zaten burada elektrik ve petrol üretiminde Esad yönetimiyle birlikte hareket edildiğine ilişkin duyumlar da ortada

Bu arada Kıbrıs konusunda da sessiz, sedasız bazı gelişmeler “kaydediliyor”… Dışişleri Bakanı yeniden göreve geldikten sonra -geleneksel olarak- KKTC ziyaretinde… Aynı sıralarda BM Genel Sekreterinin Amerikalı özel danışmanı Jane Holl Lute de Kıbrıs’ta Akıncı ve Anastasiadis ile görüştü. Yeni bir “görüşme” turu başlatılmaya çalışılıyor. Anlaşılan, Çavuşoğlu ve Akıncı, Rum tarafının “Türkiye’yi adadan tamamen uzaklaştırmak ve Kıbrıs Türkünü azınlık haline getirmek” amaçlarından hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini bir türlü görmek istemiyorlar!

Bu arada Doğu Akdeniz’i yeniden biçimlendirerek İsrail’in “güvenlik” gereksinimlerini tatmin peşinde olan ABD ile sorunlarımız çözülmek şöyle dursun, çeşitlenerek artıyor. Önümüzde çetin bir dönem var ve yakın geçmişin yanlışlarının faturası, bir, bir önümüze konuyor…