Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Domates ekonomisi

Cahit Sıtkı Tarancı, “Otuzbeş Yaş” şirini;

“…

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında”  diye bitirir.

Mayıs ayı başında ekonomi gündeminin tahtında oturan domates, bir anda tepe taklak gitti.

Antalya halinde geçen ay fiyatlar domates için 4.50-6.80 TL, domates ceri için 7.50- 10.00 TL düzeyine çıkarken, bugün 1.00- 1.50 TL’ye kadar düştü. Mucize gibi gelebilir ama değil.

Her iki durumda da zarar eden üreticiler…

Fiyat düşükken zaten zarar ediyorlardı, fiyatlar yükseldiği dönemde de ellerinde satacak ürün yoktu.

Çünkü Rusya’nın ihracatı keseceği tahminiyle başka ürünlere yönelmişlerdi.

Haklı çıktılar ama bu onlara kar getirmedi.

Emeğinin karşılığını alamamak, üreticinin kaderi midir?

Bu yazgı değişmez, değiştirilemez mi?

Üreticiyi de tüketiciyi memnun edecek bir üretim planlaması neden yıllardır gerçekleştirilemez?

***

Ekonomi gündeminin tahtından uzun yıllardır inmeyen başlık ise yapısal reformdur. Sürekli sözü edilir ama Türkiye’nin kronik sorunları devam eder, gider. Neden? Çünkü imalat sanayine verilecek küçük destekler ve OSB mevzuatının iyileştirilmesi için hazırlanan torba kanuna bile “sanayi üretim reformu” adını koyar; içine de zeytinlikleri, meraları, kıyıları talana açacak düzenlemeleri doldurursanız, bunun adı reform olmaz.

Bu olsa olsa; reform kavramını, kısa vadeli siyasi çıkarlar için ülkenin geleceğinin ipotek edilmesinin kılıfı olarak kullanmaktır.

Yapısal reformların hangi alanlarda olacağı bellidir.

Eğitim sisteminde bir dizi büyük çaplı deği- şikliği reform adı altında gerçekleştirip (el yazısı, 4+4+4 vb.), eğitimin niteliğinde gerileme ortaya çıkıyorsa (PISA sonuçları, atıf alan yayın sayısı vb.) yapılanların ileri değil geri bir adım olduğuna işarettir. Yine 15 yıllık dönemde paket paket gerçekleştirilen “yargı reformları (!)” sonucunda, ülkede en fazla yargı kurumu tahrip olmuşsa, adalete güven sıfırlanmış ve “damat adaleti” dönemi başlamışsa, yapılanların reform ya da ileri bir adım olmadığı açıktır.

Sürekli vergi afları çıkarılmasına rağmen, vergi gelirleri içinde hala dolaylı vergilerin payı yüzde 65’i, gelir vergisi içinde de bordro vergilerinin oranı yüzde 60’ı geçiyorsa, 15 yıllık dönem vergi alanında da heba edilmiş demektir.

***

TÜİK’in açıkladığı 2017 ilk çeyrek büyüme rakamlarını, Hükümet yere göğe sığdıramıyor.

Reformların meyvesi mi büyüme rakamı?

Hayır.

Sürdürülebilir mi?

Hayır.

Vergi indirimleri, referandum endeksli kamu harcamaları ve Kredi Garanti Fonu kredileriyle yüzde 5. Ne sanayi üretiminde ne yatırımlarda ne de istihdamda bir artış yok.

Enflasyon rekor kırıyor, işsizlik rekor kırı- yor, bütçe açığı rekor kırıyor. Yatırım ve üretim olmadan nitelikli büyüme nasıl olacak?

Bunun için öncelikle belirsizlik ve risklerin giderilmesi gerekiyor. Yolu da tek parti düzeni, OHAL değil; acil demokrasi, acil hukuk güvenliğidir.

Orta gelir tuzağını aşmanın yolu da üretime akıl ve yaratıcılık katmaktır. Bu nasıl olacak? Eğitimde akıl ve bilimin egemen kılınmasıyla, özgür üniversiteler ve özgür akılla.

15 yılda hukuku, adaleti, demokrasiyi, eğitimi, üniversiteleri sıfırlayanlardan, bu gün yapısal reform beklemek hayalciliktir.

Domates fiyatları geçici olarak arttığında, çare bulmak için enflasyon komitesini toplantıya çağıran ekonomi yönetiminin, çözümden, reformdan ne anladığı belli değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar